kanzap.bsky.social
@kanzap.bsky.social
85 followers 75 following 87 posts
Biraz teknoloji, biraz internet, biraz Fenerbahçe, bolca politik.
Posts Media Videos Starter Packs
Ama lütfen, memuriyet gibi kamusal hakları, kadınların doğurdukları çocuk sayısına bağlayarak ne kadınlara ne de ülkenin geleceğine iyilik etmeyelim.
Teşvik mi gerekiyor? O halde sosyal destekler, çalışma hayatında esneklik, kreş imkanları, doğum sonrası kariyer koruma gibi gerçek çözümler masaya yatırılmalı.
Bir ülkenin doğurganlık oranı düşüyor diye, kamusal hakları "çocuk sayısına" göre dağıtmaya başlarsak, yarın başka hangi temel hakkı neye göre vereceğiz?

Bu teklif geri çekilmeli, kadınların kimlikleri, yetenekleri, emekleri ve tercihlerine saygı duyan politikalar geliştirilmelidir.
Bu tarz uygulamalar, kadını yalnızca doğurganlığı üzerinden tanımlayan, toplumsal rollerini daraltan, özgürlük alanlarını sınırlandıran zihniyetin ürünüdür. Kadınları anne olma tercihlerine göre sınıflandırmak, ayrımcılığı körüklemekten başka bir işe yaramaz.
Yıllardır KPSS’ye hazırlanan, mülakatlara giren, elenen, tekrar deneyen binlerce kadının emeği bir kalemde silinmiş oluyor. Üstelik devlet kadroları ödül dağıtılan alanlar değil, kamu hizmetinin sürdürüldüğü yerlerdir. Burada esas olması gereken doğurganlık değil, yeterlilik ve liyakattir.
Her kadın anne olmak zorunda değildir. Olmayan ya da olamayan kadınların, sırf bu sebeple yıllardır çalışarak, okuyarak, çabalayarak geldikleri noktada memuriyet hakkını kaybetmesi nasıl adaletle açıklanabilir?

Bu teklif, kamuya personel alımında eşitlik ilkesini zedeliyor.
altını kazıdığınızda hem toplumsal cinsiyet eşitliğine hem de kamu personel sisteminin temelini oluşturan liyakat ilkesine ciddi zararlar verecek bir öneridir.

Çocuk sahibi olmak kişisel bir tercihtir, bazen de sağlık ya da sosyal koşullar nedeniyle mümkün olmayan bir durumdur.
Geçtiğimiz günlerde gündeme gelen ve üçüncü çocuğunu doğuran kadınlara KPSS şartı aranmaksızın memuriyet hakkı tanınmasını öngören kanun teklifi, ilk bakışta kadınlara bir ayrıcalık gibi görünse de,
Bu süreci sadece siyasi bir kriz olarak değil, demokrasinin ve temel hakların varlık-yokluk mücadelesi olarak görmek gerekir. Bu bir kişinin değil, 85 milyonun meselesidir.

Unutmayın: Tarih, susanları değil; haksızlık karşısında ses çıkaranları yazar.
İfade özgürlüğü, sadece sevdiğimiz fikirler için değil; karşıt görüşler için de gereklidir. Aksi hâlde demokrasi, sadece şeklen var olur. Türkiye'de bugün yaşananlar, “otoriterleşme” sinyalleridir.
Siyasi yasaklar, diploma iptalleri ve sosyal medya sansürleri, bir hukuk devletinde olmaz. Yargı bağımsızlığı, Anayasa’nın 138. maddesinde açıkça tanımlanır. Fakat bugün bu madde, iktidarın gölgesinde kalmıştır.
Türkiye, 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 158. sırada. Gazeteciler, akademisyenler ve muhalif siyasetçiler hedefte. Bugün Ekrem İmamoğlu’nun sesi kısılıyor, yarın kimin olacağı belirsiz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), daha önce siyasi saiklerle yapılan görevden alma ve cezalandırmaları insan hakları ihlali saydı. [Selahattin Demirtaş v. Türkiye (2020)] kararı bunun en net örneğidir.
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, diplomasının iptali ve X hesabının Türkiye’den erişime kapatılması sadece siyasi bir müdahale değil; hukukun üstünlüğüne, ifade özgürlüğüne ve halk iradesine açık bir darbedir. #AdaletYoksaDemokrasiDeYok
5/
Hedefi değil, yolculuğu tasarla.
Tüketicinin ürünle ilk karşılaşmasından sepete kadar olan tüm süreçte:
✔️ Strateji
✔️ Basitlik
✔️ Teknoloji
Eğer bu üçlüyi sağlayabilirsen, sınırların bir önemi kalmaz.
#ecommerce #globalgrowth
4/
🧠 ChatGPT gibi yapay zekâ destekli çözümler artık ürün detaylarına entegre oluyor.
👉 Kullanıcıya anında beden önerisi
👉 Ürünle ilgili soru-cevap
👉 Kişiselleştirilmiş yönlendirme
Satış danışmanınız artık dijital.
#AI #müşterideneyimi
3/
💡 Ürün listeleme sıralaması; e-ihracatın ilk adımıdır.
Üst sırada çıkan ürün kazanır.
Ama yeterli değil…
Müşteri tıklayıp detay sayfasına geldiğinde, ikna olması gerek.
Sadelik, güven, hız → dönüşüm demek.
#ux #eticaretstratejisi
2/
🚨 Türk markalar için çıkarılacak çok ders var.
Avrupa’da tüketici sınır ötesi alışverişi tercih ediyor.
İspanya’dan çıkan 14 milyar euroluk harcama → AB ülkelerine yöneldi.
Peki siz ürünlerinizi doğru vitrinliyor musunuz?
#globalmarka #dijitaldönüşüm
1/
🇪🇸 İspanya'da e-ticaret 2024'ün 3. çeyreğinde %12,6 büyüyerek 24,6 milyar euroya ulaştı.
Ama asıl dikkat çekici olan: Bu harcamaların %57,2’si yurt dışındaki sitelere gitti.
📦 442 milyon işlem → sınır tanımayan tüketici alışkanlıkları.
#eihracat #eticaret
TRT ya tarafsızlığını hatırlar ve bu ülkenin her kesimine eşit şekilde yayın yapar…
Ya da halkın vergileriyle var olmasının hiçbir meşruiyeti kalmaz. Bu tek sesli yayıncılığa mahkûm değiliz!
TRT canlı yayın yapmalıydı. Bu dava milyonları ilgilendiriyor. Yargının, siyasetin, kamuoyunun nabzı orada atıyor ama TRT’nin kamerası orada değil. Çünkü o artık bir kamu kurumu değil, bir propaganda aygıtı!
Ekrem İmamoğlu’nun davası var. Türkiye'nin en büyük şehirlerinden birinin seçilmiş belediye başkanı, yargı eliyle tasfiye edilmek isteniyor. Bu açık bir halk iradesi gaspıdır. Peki TRT ne yapıyor?
Bu ülke sadece bir partiden ibaret değil. Milyonlarca farklı görüşte insan var. TRT, hepimizin vergisiyle ayakta duruyorsa hepimize eşit mesafede durmak zorundadır! Bunun adı demokrasi, bunun adı hukuk devleti!
Durmaksızın AKP çığırtkanlığı yapıyor. İktidarın sesi, propagandasının aracı, tek tip düşüncenin megafonu olmuş durumda. Muhalefete, farklı fikirlere, hatta tarafsızlığa bile tahammülü yok!
Bu ülkede hâlâ TRT’ye bandrol ücreti ödüyoruz. Telefon alırken, tablet alırken, televizyon alırken... Cebimizden kuruş kuruş alınıyor. Peki bu halkın vergileriyle fonlanan TRT ne yapıyor?