Evrensel Gazetesi
@evrensel.net
32K followers 1 following 43K posts
7 Haziran 1995'ten beri emeğin sesi, gerçeğin habercisi #EvrenselSeninleGüçlü... Oku okut, e-gazeteye abone ol! https://abone.evrensel.net/
Posts Media Videos Starter Packs
Pinned
evrensel.net
Evrensel30Yaşında

🗞️Sesimizi emekçilerden, gücümüzü okurlarımızdan alıyoruz. Yasaklara, cezalara rağmen susmayan Evrensel, 30 yıldır emeğin, özgürlüğün ve adaletin sesini duyuruyor

Haydi, “Emeğin Sesine Kulak Ver!”, gerçeğin habercisini güçlendir

🎂Birlikte nice 30 yıllara!
evrensel.net
Uluslararası basın hemfikir: Macron’un istifası kaçınılmaz

Avrupa’nın Gündemi’nde bu hafta Fransa’da derinleşen siyasal kriz, Britanya’da hükümetin yerel meclisleri birleştirme planı ve NATO ülkeleri… https://www.evrensel...
Uluslararası basın hemfikir: Macron’un istifası kaçınılmaz
Fransa’da siyasal kriz derinleşirken, Macron’un istifasını isteyenlerin sayısının giderek çoğalması ve bu talebin her politik kesime, hatta Eski Başbakanı Edouard Philippe’e kadar sıçraması dikkat çekiyor. L’Insoumission gazetesinin derlediği haberlere göre, dünya basını Fransa’daki rejim krizine ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulunuyor. Britanya’da bu hafta dikkatler Westminster’dan çok yerel meclislere çevrildi. The Guardian Yazarı Polly Toynbee, hükümetin meclisleri birleştirme planlarının demokrasiyi sessizce ama köklü biçimde dönüştürdüğünü yazıyor. Görünürde verimlilik adına yapılan bu adımlar, Toynbee’ye göre yerel temsili zayıflatıp siyasetin halkla bağını daha da azaltabilir. Almanya, güvenlik gerekçesiyle Avrupa’daki havaalanlarında aksaklıklara yol açan ve bazı Avrupa liderlerinin “Rusya’nın yürüttüğü karma bir savaşa” bağladığı kontrolden çıkan insansız hava araçlarını (İHA) düşürme yetkisini polise verecek. Kabineden çarşamba günü geçen ve parlamento onayı bekleyen yasa, polise Alman hava sahasını ihlal eden İHA’ları düşürme yetkisi veriyor. Yetkilliere, “yakın tehdit” veya “büyük zarar” durumlarında silah kullanımı da dahil. İHA’ların Rusya’ya ait olup olmadığı ise tartışmalı. Macron istifa etmeli L’insoumission (Başyazı) Fransa’nın yaşadığı rejim krizine dair uluslararası basın ne söylüyor? Dünyanın önde gelen medya kuruluşlarının manşetleri aynı şeyi vurguluyor: Emmanuel Macron yalnızlaştı, köşeye sıkıştı, halkın nefretini kazandı ve istifaya zorlanıyor. Fransızların yüzde 73’ü onun derhal istifa etmesini istiyor. İngiliz gazetesi The Guardian’a göre Macron’un istifası artık “kaçınılmaz.” Kanada’nın önde gelen gazetelerinden Le Devoir, “Böyle bir istifa yönünde baskı artıyor” diye yazıyor. Liberal çizgisiyle bilinen The Wall Street Journal ise Macron’un “Fransız siyasal sisteminin sınırlarını zorladığını” belirtiyor. Uluslararası basının değerlendirmeleri, Elysee Sarayı’nın etkisi altındaki Fransız ana akım medyadan çok daha açık: Macron gitmeli. L’Insoumission, “Gerçeklikten kopmuş bir cumhurbaşkanlığının demokrasi inkarını” ifşa eden bu haberlerin, krizin doğal sonucu olarak istifayı işaret ettiğini yazıyor. New York Times: Yeniden köşeye sıkıştı Pazartesi akşamı, hükümetini atadıktan sadece birkaç saat sonra Savunma Bakanı Sébastien Lecornu’nun istifası, 2024’te Ulusal Meclisi feshedip seçim sonuçlarını hiçe sayarak ülkeyi kaosa sürükleyen Macron üzerindeki baskıyı daha da artırdı. Bir yıl içinde dört başbakanın değişmesi, krizi kendi eliyle yaratan cumhurbaşkanının çözüm üretemediğini bir kez daha gösterdi. The Guardian, Macron’un istifasının artık “kaçınılmaz” olduğunu belirtiyor. Merkez blokun bir parçası olan Horizons Partisi Lideri Edouard Philippe’in “erken cumhurbaşkanlığı seçimleri” çağrısına dikkat çeken gazete, 2024’teki erken genel seçimlerin “ülkeyi bölünmüş bir parlamentoyla baş başa bıraktığını” hatırlatıyor (The Guardian, 07/10/2025). The New York Times ise manşetinde “Macron yeniden köşeye sıkıştı” ifadesine yer veriyor (The New York Times, 07/10/2025). Gazete, 2024 seçimlerinin “21 ayda beş farklı hükümet ve kaosla sonuçlandığını” vurgularken, siyaset bilimi profesörlerinin yorumlarına dayanarak Macron’un “Siyasi durum karşısında tam bir inkar içinde” olduğunu belirtiyor. Sonuç olarak, mevcut krizin yalnızca siyasi değil, “aynı zamanda anayasal bir kriz” olduğu, dolayısıyla “Altıncı Cumhuriyet” tartışmalarını da güçlendirdiği ifade ediliyor. Le Devoir: İstifa baskısı artıyor Kanada’nın önde gelen Fransızca gazetelerinden Le Devoir, “istifa baskısının arttığını” yazarak, De Gaulle’ün 1969’da referandum yenilgisinin ardından istifa etmesini hatırlatıyor ve Macron’un da aynı yolu izlemesi gerektiğini ima ediyor. İspanyol gazetesi La Vanguardia, Mathilde Panot ve Jean-Luc Mélenchon’un Macron’a karşı başlattıkları görevden alma sürecini aktarıyor. Ancak bu süreç, 8 Ekim’de mecliste RN (Ulusal Birlik) tarafından engellendi (La Vanguardia, 07/10/2025). Belçika gazetesi Le Soir, Macron’un Eski Başbakanı Edouard Philippe’in istifa çağrısına yer verirken (Le Soir, 07/10/2025), Brezilya’nın önde gelen gazetelerinden Globo, “Cumhurbaşkanının elinde kalan tek seçeneğin istifa olduğunu” yazdı (Globo, 06/10/2025). Euronews: Kriz derinleştikçe yalnızlaşıyor Kolombiya gazetesi El Tiempo, Macron’a yönelik eleştirilerin artık kendi kampından da yükseldiğini, iktidar blokunun derin bölünmeler yaşadığını yazıyor. Gazete ayrıca Jean-Luc Mélenchon’un Cumhurbaşkanlığı görevden alma sürecinin “derhal incelenmesi” çağrısını hatırlatıyor (El Tiempo, 06/10/2025). Reuters haber ajansı, mevcut durumu “tam bir karmaşa” olarak tanımlıyor ve Başbakan Gabriel Attal’ın “Birçok Fransız gibi, artık Cumhurbaşkanının kararlarını anlayamıyorum” sözlerini aktarıyor (Reuters, 07/10/2025). Kendi yarattığı siyasi kriz içinde sıkışan, mecliste çoğunluk oluşturamayan Macron, Euronews’e göre “Duvara dayanmış durumda” ve “Kriz derinleştikçe giderek daha da yalnızlaşıyor” (Euronews, 07/10/2025). Daha da sert bir yorum ise The Wall Street Journal’dan geliyor: Macron “Fransız siyasal sisteminin sınırlarını zorlayarak” kendi sonunu hazırlıyor (The Wall Street Journal, 07/10/2025). Peki, Cumhurbaşkanı daha ne kadar süre gerçeği inkar edip iktidara tutunmaya devam edecek? Çeviren: Ali Rıza Yıldırım Avrupa üzerinde bilinmeyen İHA’lar: Fail gerçekten Rusya mı? Franziska Lindner Telepolis Avrupa üzerindeki İHA’lar huzursuzluğa neden oluyor. Rusya’dan şüpheleniliyor, ancak kanıt yok. Gizemli uçan cisimlerin arkasında kim var? Bugünlerde Avrupa ve Alman basını, havaalanları, enerji santralleri, endüstriyel tesisler, askeri tesisler veya petrol rafinerileri gibi kritik altyapılar üzerinde İHA görüldüğüne dair haberlerle dolu. Suçlu genellikle hemen tespit ediliyor: Putin, daha doğrusu Rusya, ancak henüz kanıt sunulmadı. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius (SPD), Handelsblatt’a verdiği bir röportajda sükunet çağrısında bulundu… Aynı zamanda, devletin silah endüstrisinde daha büyük bir rol üstlenmesini savunuyor. Kimliği belirsiz İHA’larla mücadele ederken, “Eyalet ve federal polis güçlerinin belirli bir irtifaya kadar operasyon yürütebilmeleri için ihtiyaç duydukları kabiliyetleri geliştirmelerinin” hayati önem taşıdığını açıkladı. Bu arada AB Komisyonu, doğu sınırlarına, gözetleme ve müdahale sistemi şeklinde bir “İHA duvarı” inşa etmeyi önerdi. NATO’nun doğu kanadındaki kabiliyetlerinin güçlendirilmesi halihazırda devam ediyor. Ancak, Rusya’ya yönelik suçlamaları destekleyecek herhangi bir kanıt henüz sunulmadı. İHA’ların bu kadar aniden nereden ortaya çıktığı ve fark edilmeden nerede kaybolduğu sorusuna henüz bir cevap bulunamadı. Görülen uçan nesnelerin her durumda gerçekten İHA olup olmadığı da kanıtlanmadı. Ayrıca, NATO üyesi ülkelerdeki askeri tesislerin üzerinden neden uçabildikleri de belirsizliğini koruyor. Putin ise Valday Kulübü toplantısında iddiaları esprili bir dille yalanladı. Rusya’nın Lizbon kadar uzağa uçabilen İHA’larının olmadığını da sözlerine ekledi. “Bu aynı zamanda durumu tırmandırmanın, ‘Washington komitesinin talimatlarını izlemenin ve savunma harcamalarını artırmanın bir yolu” dedi. Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, failleri diğer olası aktörlere bağladı. Telegram kanalında, ana vatanlarına silah sevkiyatı konusunda durumu iyileştirmek ve bir savaş çıkarmak isteyen sürgündeki Ukraynalıların üzerinde duruyor. Ayrıca, “yerel holiganların” olduğunu düşünüyor. Bir diğer teorisi ise ülkelerin yerel istihbarat servisleri tarafından gerçekleştirilebilecek kendi hava savunma sistemlerinin stres testleri… Konvansiyonel keşif veya casus İHA’ların menzilinin kısıtlı olması, “Rusya’dan gelen İHA’lara” karşı güçlü bir argüman. Yalnızca stratejik uzun menzilli İHA’lar birkaç bin kilometre uçabilir ve havada saatlerce kalabilir. Bunlar devasa boyutlarda olduğundan gerekli yakıt kapasitesine sahipler. Bu arada, 28 Eylül’de Fransız ordusu, Saint-Nazaire açıklarında, Moskova’nın sözde “gölge filosu”na ait olduğu söylenen bir Rus petrol tankerini ele geçirdi. Kaynaklar, geminin 22-25 Eylül tarihleri arasında Danimarka kıyılarında İHA fırlatmak için kullanıldığını iddia etti, ancak bu konuda yeterli kanıt bulunmuyor. İlginç şekilde, Danimarka havaalanları üzerindeki gözlemlerle bağlantılı olarak ortaya çıkan bir videoda, belirgin ışıklara sahip bir İHA görülüyor ve bu görüntü, geçen yıl benzer bir durumun yaşandığı ABD’deki gözlemlerle büyük benzerlikler taşıyor. Bunlar “New Jersey İHA gözlemleri” olarak da biliniyor. Kasım ve aralık aylarında ABD’nin çeşitli bölgelerinde geceleri tespit edilen tanımlanamayan uçan cisimlerle ilgili bir dizi haber vardı. Bu gözlemler hem sivil hem de askeri soruşturmalara yol açtı. Araştırmalar özetle, bildirilen gözlemlerin büyük ölçüde yetkili İHA’ların yanı sıra yanlış tanımlanmış insanlı uçaklar ve helikopterler gibi diğer rutin uçan cisimler olduğunu ortaya koydu. Askeri operasyonlarla bağlantı teorisi, uzmanlar arasında sınırlı destek buldu. Aksine, gözlemler yaygın bir doğrulama yanlılığı ve histeriye atfedildi; bu da bilinen, tekrarlayan UFO dalgalarına benziyordu. Ancak gözlemler hiçbir zaman tam olarak açıklığa kavuşturulmadı. Mevcut İHA gözlemlerinin bazıları o zamandan beri sivil “hobi dron pilotlarına” atfedildi. Sadece Almanya’da 2023 yılına kadar yaklaşık 700 bin dron pilotunun kayıt altına alınmış olması bunu açıkça ortaya koyuyor. Rusya’nın neden birkaç NATO üyesi ülkeyi kışkırtarak ittifakın daha da güçlenmesini ve büyük olasılıkla yenilgiye uğrayacağı doğrudan bir tırmanış riskini göze almakla ilgilendiği sorusu hâlâ ortada duruyor. Mevcut soru, Rus İHA’larının sözde saldırısı hakkında korku yaratmaktan kimin çıkarı olduğu. New York Times’ın yakın zamanda bildirdiği Danimarka’daki stokçuluk, korku yaratmanın toplumun bazı kesimleri arasında işe yaradığını gösteriyor. Kanıtlanmamış bir bağlantı basında sürekli ve yeterince sık tekrarlanırsa, halk tarafından kolayca gerçek olarak kabul edilir ve mevcut tehlike de burada yatıyor. Tehdit senaryosu yeniden silahlanma ve seferberlik için, ayrıca refah devletinin daha da parçalanması ve demokratik yapıların burada ve AB’de tasfiyesi için kullanılırsa çok ciddi zorluklarla karşı karşıya kalırız. Çeviren: Semra Çelik İngiliz demokrasisi yerel meclis üyelerine dayanır… Polly Toynbee The Guardian Hükümetin meclisleri birleştirme planları para tasarrufu sağlamayabilir ve karşı karşıya oldukları gerçek sorunları çözmek için hiçbir işe yaramayabilir. Burnumuzun dibinde demokrasimizin derinlemesine bir yeniden şekillenmesinin ve daralmasının gerçekleşmesi ve neredeyse hiç kimsenin bunu fark etmemesi olağanüstü. Şaşırtıcı nedenlerle, genel seçimlerden kısa süre sonra, sorunlarıyla dolu bir hükümet, kimsenin haberdar olmadığı devasa bir yerel meclis yeniden yapılanmasına girişti. Bu durum ne manifestoda ne de Yerel Yönetim Sekreteri Steve Reed’in geçen haftaki konferans konuşmasında yer aldı; ancak İngiltere’nin bilinmeyen sayıda yerel meclis üyesini işten çıkarma planları var; bazı tahminlere göre bu oran yaklaşık yüzde 90. Bu planları özetleyen beyaz kitap, aslında “daha az yerel politikacı” olacağıyla övünerek, siyasete duyulan genel küçümsemeyi utanç verici bir şekilde destekliyor. Ancak seçmenler, meclis üyelerine Westminster politikacılarına duydukları güvenin iki katı kadar güveniyor. Siyasi partileri yönetenler ve topluluklarını birbirine bağlayanların çoğu meclis üyeleridir. Çok az kişi siyasi partilere katılır, ancak tüm tökezleyen demokratik sistem tamamen meclis üyelerine bağlıdır. Meclisi yönetmek ve meclis üyesi olmak, parti üyelerinin amaç ve motivasyonunun bir parçasıdır. Bu kadar çok meclisin lağvedilmesi, zamanla demokratik katılımı azaltacaktır. En az 500 bin kişilik bir nüfusa tüm yerel hizmetleri sunmak için birçok meclisin birleşik meclisler haline gelmesi emredilecek; bu, çok sayıda ilçe meclisinin lağvedilmesini gerektirecek. Bazıları sessiz sedasız gitmeyecek. Bazıları alternatif planlar sunacak ve daha fazlasının hayatta kalması için bir araya gelecek. Genişlemeden kazançlı çıkan ilçe meclisleri, planı güçlü bir şekilde destekliyor: Hükümeti, ilçelerin karşı planlarına kulak tıkamaya ve devam etmeye çağıran bir yaylım ateşi başlattılar. Bütçe yaklaşıyor; sıkıntılı hükümet, her tarafta paraya muhtaç, yoksun kamu hizmetleriyle karşı karşıya. Meclislerin durumu özellikle ciddi; sosyal bakımın artan ihtiyaçları için para yok. Meclis vergisinin yüzde 5 artırılması muhtemel. London School of Economics’te yerel yönetim uzmanı olan Prof. Tony Travers, belediye meclislerinin demokratik sesinin zayıflayacağını söylüyor. Daha büyük üniter yapılar altında daha az belediye meclisinin “rasyonelleştirilmesiyle” tasarruf etmeyi ummak, bazılarının devasa olacağı anlamına geliyor. Kuzey Yorkshire, üç saatlik bir sürüş mesafesinde olacak. Mükemmel derecede verimli bir belediye meclisi büyüklüğü var mı? Travers, “hayır” diyor. “Bölge meclisleriyle Hampshire’ın, örneğin Shropshire veya Buckinghamshire üniter yapılarından daha iyi veya daha kötü yönetildiğine dair hiçbir kanıt yok.” Bu para tasarrufu sağlayacak mı? Avam Kamarası kütüphanesi araştırması şunları ortaya koyuyor: “Mevcut kanıtlar, üniter meclislerin iki kademeli bir sisteme kıyasla para tasarrufu sağlayıp sağlamadığını net olarak göstermiyor.” Direnen birçok kasaba ve şehirden biri olan Portsmouth, 208 bin kişilik nüfusunun yeterli büyüklükte olduğunu, zaten tüm hizmetleri iyi sunduğunu, borcu olmadığını ve Hampshire tarafından yutulmak istemediğini savunuyor. 166 bin nüfuslu Oxford Belediye Meclisinin İşçi Partisi Lideri Susan Brown, Oxfordshire tarafından 750 bin kişilik devasa bir belediye haline getirilmekten kurtulmak için mücadele ediyor. Çoğu belediye meclislerinin ne yaptığından habersiz ve yerel seçimlerde çok az oy kullanan varken, kimin umurunda? Ipswich, Norwich, Exeter, Reading ve daha birçok kadim kasaba ve şehrin, uzak ve yerel olmayan mega ilçe meclisleri tarafından yutulacağını anladıklarında oturup dikkat kesilebilirler. İşçi Partisi milletvekilleri, bunun sol partilere zarar veren ters bir ‘gerrymandering’ (stratejik taksimat) olduğunu anlayabilirler. Kaybedilen bu belediye meclislerinin çoğu, şimdi onları geride bırakacak olan koyu mavi ilçelerin ortasında, Liberal Demokratların sarı ve İşçi Partisinin kırmızı olarak adlandırdığı küçük adacıklar halindeydi. Ayrıca, reform önümüzdeki mayıs ayında çok daha fazlasını kapsayacak. Bu küçük kaleleri kaybetmeyin. Belki de şimdiye kadar uykuya dalmışsınızdır: Yerel yönetim politikaları nadiren heyecan vericidir. Ancak bu gerçekleştiğinde, hükümet insanların belediye meclislerini kaybetmeyi, umduklarından daha fazla önemsediğini görebilir. Belediye meclislerinin üç hayati reforma ihtiyacı var: Vadedilen ulusal sosyal bakım hizmetinin oluşturulması ve saçma belediye vergisiyle başlayarak emlak vergisinde acil bir reform. Ve azınlık desteğiyle yapılan devralmaları engellemek için orantılı temsil seçimleri. İnsanlar soracak: Neden bu güçlü dikkat dağıtıcıyı seçtiler? Çeviren: Sarya Tunç
www.evrensel.net
evrensel.net
🗞️‘Kimse zarar masalı anlatmasın’

Metalde sömürü yüzde 350, zam teklifi yüzde 8; işçi öfkeli

150 bin metal işçisi için toplu sözleşme masası kuruluyor. 75 bin işçinin ücreti, 230 TL’lik
saatlik ortalama ücretin altında, sektörde sömürü oranı yüzde 350! İşçiler çok net: "Kazandırdık, patronun…
evrensel.net
✏ Sefer Selvi çizdi

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, konser soruşturması kapsamında Mansur Yavaş hakkında soruşturma izni istedi
evrensel.net
Boşandığı erkek tarafından başına silah dayanarak rehin alınan D.S., “Artık bugüne kadar söylediği o tehditleri gerçekleştireceğini düşündüm" dedi https://www.evrensel...
Boşandığı erkek tarafından rehin alınan kadın: Tehditlerini gerçekleştireceğini düşündüm
Ankara - Pursaklar ilçesinde, boşandığı erkek M.Ç. tarafından başına tabanca doğrultularak rehin alınan ve 2 saat süren ikna çabasıyla kurtarılan D.S., "Ölüyorum, gidiyorum dedim. Hiçbir şekilde ikna olmuyordu. Artık bugüne kadar söylediği o tehditleri gerçekleştireceğini düşündüm" dedi. Pursaklar ilçesinde önceki gün meydana gelen olayda D.S., boşandıktan sora kimliğini değiştirmek için gittiği nüfus müdürlüğünün bulunduğu kaymakamlık binasından çıktığı sırada boşandığı M.Ç. tarafından rehin alındı. M.Ç., kaymakamlık binasının yanındaki boş araziye götürdüğü D.S.'nin başına tabanca dayayıp, tehdit etti. M.Ç., Pursaklar Kaymakamı Üzeyir Aziz Özeren ve İlçe Emniyet Müdürü Eşref Güldemir'in de katıldığı ikna çabaları sonucunda silahı bırakıp, teslim oldu. Gözaltına alınan M.Ç., dün çıkarıldığı mahkemede tutuklandı. “Kardeşimin arabasını, oğlumun odasını kurşunladı” D.S. ise koruma altına alındı. DHA'ya konuşan D.S., yaşadıklarını anlattı. D.S., M.Ç. ile ikinci evliliğini yaptığını, ancak 14 yıl süren evlilikleri boyunca şiddet gördüğünü belirterek, "Evlilik süresi boyunca fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldım. 2018'de ayrı yaşamaya başladım. 2023'de darp olayı sonucu boşanma davası açtım. Çekişmeli boşanmaydı, 2 yıl sürdü. Bu süre boyunca tehditlerine devam etti. Bu 2 yıl süresince sadece beni değil, ailemi ve arkadaşlarımı ve hatta avukatımı da tehdit etti. Erkek kardeşimin arabasını kurşunladı. Şu an dava kapandı takipsizlikten dolayı. Ama o olduğunu biliyordum; çünkü öncesinde bunu yapacağına dair mesajlar yazıyordu bana. Eve giriş çıkış saatlerini takip ediyordu. Bildiğini yazıyordu. Ondan 6 ay kadar sonra da oğlunun odasını kurşunladı. 'Eğer dönmezsen, tekrar benimle barışmazsan hepinizi öldüreceğim' diye mesajlar yazıyordu sürekli. Uzaklaştırma kararlarını ihlal ediyordu. Telefon numaramı değiştirdim. Ona da ulaştı. Gittiğimiz hastane kayıtlarına bile ulaşıyordu. 'Ben her şeyi bilirim' tarzında konuşuyordu ama sanırım bir uygulama üzerinden buluyordu bu bilgileri" dedi. “O gün gelmişti, ölecektim, öyle düşündüm” D.S., kimliğini değiştirdikten sonra kaymakamlıktan çıktığında boşandığı erkeği karşısında gördüğünü söyleyerek, "Kaçma' dedi bana. ‘Seni nasıl buldum görüyor musun’ dedi. ‘Ben sana söylemiştim seni öldüreceğim, kaçamayacaksın demiştim’ dedi. Sonra silahı kafama dayadı. Arkamda okul vardı. Okula doğru geri adım atarak gittim. Orada çocuklar ve çalışan kadınlar vardı. Onlara uzak durmalarını söyledim. Çünkü öldürüleceğimi düşündüm ve onlar engel olursa onlara bir şey yapacağını düşündüm. Sonra 'Çocukların yanında bir şey yapma' dedim. Giysimden tutarak beni dışarı doğru sürükledi. Orada okulun yanında boş bir arazi vardı. O araziye doğru götürdü. O arada silah kafamdaydı. Ölüyorum, gidiyorum dedim. Hiçbir şekilde ikna olmuyordu. Artık bugüne kadar söylediği o tehditleri gerçekleştireceğini düşündüm. O kadar uzaklaştırma aldım, o kadar karakolda ağladım, yalvardım insanlara daha öncesinde onun ciddi olduğunu anlatmaya çalıştım. Ama durdurulmuyordu yani. Gitmiyordu. Ve o gün gelmişti artık ölecektim. Öyle düşündüm. Birini istiyordu. Sonra telefon edildi. O kişi geldi. O ikna etti. Ne söylediklerini, ne konuştuklarını duymadım. Ya da o an hatırlamıyorum şokla" diye konuştu. Büyük korku yaşadığını anlatan D.S., "Mahkemelerin devam etmesini istiyorum ve gerçekten en üst düzeyde gereken cezanın verilmesini istiyorum. Ona yardım edenlerin, o bilgilere erişmesine yardım edenlerin, benim randevumu ona bildiren kişinin ya da nasıl ulaştığını ve bunun gibi erkeklere bu bilgileri verip de kadınların ölümüne sebep olan kişilerin ortaya çıkmasını istiyorum. Bunun artık son bulmasını istiyorum. Kadınlar ölmesin artık bir şeyler değişmeli" ifadelerini kullandı. “Mezar kazdığı videolar gönderiyordu” Gündemde olan kadın cinayetleri üzerinden de tehdit mesajları aldığını ileri süren D.S, “En son attığı mesajlardan birisinde beni öldürmesinin, beni kurşunlamasının yetmeyeceğini, kalbimi çıkaracağını, hatta başımı keseceğini, bunu ibretialem için yapacağını söyledi. Bana ıssız yerlerde mezar kazdığı yani kürekle toprağı kazdığı görüntülü videolar atıyordu. ‘Bunu neden yaptığımı biliyorsun sen’ diye altına mesaj yazıyordu ya da sesli olarak bunları söylüyordu. Yani sürekli tehdit, korkunç şiddet senaryoları ile ilgili tehdit mesajları atıyordu. ‘Görüyorsun değil mi? Sen de duydun değil mi? Korkuyorsun değil mi’ diyerek imalı mesajlar atıyordu. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Sadece en üst düzeyde cezasını çekmesini istiyorum" dedi. (DHA)
www.evrensel.net
evrensel.net
Diyarbakır’da yaban hayata yönelik havadan aşılamada kullanılan kuduz aşıları, rüzgarın etkisiyle köy yerleşim yerlerine ulaştı. Bağlar ve Çınar ilçelerinde aşıyla temas edenlere… https://www.evrensel...
Diyarbakır’da havadan atılan kuduz aşısı köylere ulaştı: 6 köyde 11 jel aşı bulundu
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yaban hayatına yönelik havadan aşılama projesinde kullanılan kuduz aşıları, rüzgarın etkisiyle bazı köy yerleşim yerlerine ulaştı. Bağlar ve Çınar ilçelerinde aşıyla temas eden kişilere kuduz aşısı yapılırken, İl Sağlık ve Tarım Müdürlükleri alarma geçti. Amida Haber’den Kasım Sarsılmaz’ın haberine göre, Avrupa Birliği (AB) desteğiyle Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yürütülen "Türkiye'de Kuduza Karşı Ağızdan Aşılama Projesi" kapsamında kullanılan kuduz aşılarının, yerleşim yerlerine düşmesi üzerine Diyarbakır’da acil durum ilan edildi. aktardığına göre, yaban hayvanları için hava araçları ile araziye bırakılan pembe renkli jel kıvamındaki aşılar, rüzgarın etkisiyle Bağlar ve Çınar ilçelerindeki köy yerleşimlerine yayıldı. Aşıyla temas edenlere kuduz aşısı uygulandı Olayın ardından hem Tarım İl Müdürlüğü hem de İl Sağlık Müdürlüğü ekipleri alarma geçerek bölgede geniş çaplı tarama başlattı. Yapılan taramalar sonucunda altı farklı köyde toplam 11 adet pembe renkli jel kıvamındaki aşı tespit edildi. Aşıyla temas ettiği belirlenen kişilere hemen kuduz aşısı uygulaması yapılırken, yetkililer halkı acilen uyardı. Vatandaşların, söz konusu aşılara dokunmamaları ve herhangi bir temasta bulunmaları halinde derhal muhtarlara veya ilgili kurumlara bildirimde bulunmaları istendi. (Amida Haber)
www.evrensel.net
evrensel.net
Yasa dışı bahis soruşturmasında el konulan Papara hakkında iddianame hazırlandı. 5 yönetici için 28 yıl, 20 kişi için ise 24 yıla kadar hapis cezası istendi https://www.evrensel...
Papara iddianamesi tamamlandı: 5’i yönetici 25 kişi hakkında hapis istendi
"Yasa dışı bahis" suçunun işlenmesini kolaylaştırdığı iddiasıyla el konulan ve kayyum atanan Papara Holding Anonim Şirketi soruşturması tamamlandı. Gazeteci Ceylan Sever, soruşturmaya ilişkin hazırlanan iddianamenin detaylarını sosyal medya hesabından paylaştı. İddianame değerlendirme için İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Buna göre, şirketin kurucusu Ahmet Faruk Karslı hakkında 28 yıla kadar hapis ve 50 milyon TL idari para cezası istendi. İddianameye göre, 2 yılda 12 milyar TL yasa dışı bahis parası Papara üzerinden aktarıldı. Savcılık, Papara yöneticilerinin “yasadışı bahis, suç örgütü kurma, kara para aklama” suçlarını işlediğini belirtti. Karslı dahil 5 yöneticiye 28 yıla kadar, örgüt üyesi olduğu iddia edilen 20 kişiye ise 24 yıla kadar hapis talep edildi. İddianamede Karslı’nın eşine, annesine ve kardeşine 120 milyon TL, ortağı Ertuğrul Doğan’a 450 milyon TL, Asuman Şener’e 27 milyon TL gönderdiği tespit edildi. Merkez Bankası denetim raporunda “2021-2023 arasında 26.012 Papara hesabı yasa dışı bahis sitelerinde kullanıldı. İşlem hacmi: 12 milyar TL Paralar 274 banka hesabı ve 5 kripto cüzdana aktarıldı” ifadelerine yer verildi. Savcılık Papara’nın yasa dışı bahis örgütleriyle gizli bir anlaşma süreci yürüttüğünü iddia ediyor: Papara sistemi, yasa dışı bahis siteleriyle doğrudan entegre çalışacak şekilde kurgulandı.
www.evrensel.net
evrensel.net
Rojin Kabaiş soruşturmasında DNA örneklerine dair ATK raporu dosyaya girdi. Avukatlar, ATK raporuyla cinsel saldırı olma ihtimalinin ortaya çıktığını açıkladı.  https://www.evrensel...
Rojin Kabaiş soruşturmasında yeni gelişme açıklaması: Cinsel saldırı ihtimali ortaya çıktı
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 1'inci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş'in şüpheli ölümüne dair önemli bir gelişme yaşandı. Van ve Diyarbakır baroları, soruşturma dosyasına dair Diyarbakır Barosu'nda açıklama yaptı. Kabaiş ailesinin avukatlarının yanı sıra ailesi de açıklamaya katıldı. Özaraz: Soruşturma etkin yürütülmedi Van Baro Başkanı Sinan Özaraz, "Rojin Kabaiş kaybolduğu günden bu yana adalet mücadelesi veriyoruz. Kaybolduğu günden bugüne soruşturma etkin değil. Tamamen intihar olarak yansıtıldı. Otopsi sürecine dahil olunmasına izin verilmedi. Kısıtlılık nedeni ile soruşturmanın ne kadar etkin olduğunu öğrenemedik. Hem babanın mücadelesi, hem barolar olarak şüpheli kadın ölümlerini ortadan kaldıran bir pozisyon gerçekleşti. Bizlerin yürüttüğü bu mücadele dosyayı aydınlatacak. Daha aktif ve daha seri olacağız. Biz ATK’nin 10 Ekim tarihli raporunu sizinle paylaşmak için buraya geldik" diye konuştu. Dosyaya giren ATK raporu Van Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden avukat Zeynep Demir, "Bizler sadece Rojin için değil, delileri karartılan tüm kadınlar için dosyayı takip ediyoruz. Rojin dosyasının sonuna kadar takipçisi olacağız. Rojin dosyasında ilk günden itibaren oluşturulan bir intihar algısı mevcuttu. Dosya, avukatlardan gizlenerek sanki Rojin intihar etmiş gibi, Rojin’e dair aydınlatılmayan durumlar gerçekmiş gibi ATK raporlarıyla bunlar kamuoyuyla paylaşıldı. Gelinen aşamada ATK Biyolojik İhtisas Dairesi Merkezi’nin 10 Ekim’de gönderdiği raporla birlikte Rojin Kabaiş dosyasında şu ana kadar bulaş olma ihtimali üzerinde durulan, ancak bulaş olma ihtimali bertaraf edilen iki erkek DNA’sının Rojin’in hangi bölgesinde olduğu tarafımıza açıklanmıştır" dedi. ATK hakkında suç duyurusunda bulunacaklar Zeynep Demir, şu bilgileri paylaştı: "İlk DNA örneği sternal yani göğüs bölgesinde olduğu tespit edilmiştir. İkinci DNA ise intrevajinal yani vajinanın iç bölgesinde olduğu tespit edilmiştir. Bu dosya bir yıldan fazladır devam etmektedir. Gelinen aşamada bir yıl sonra ATK’nin en öncelikli değerlendirmesi gerektiği şeyi değerlendirmediğini görmekteyiz. Bugün itibariyle dosyada artık cinsel saldırı olma ihtitmalinin de açığa çıktığını, dosyanın bu şekilde ele alınması gerektiğini belirtiyoruz. Bu dosya üzerinde Türkiye’de kadına yönelik şiddet, şüpheli ölümleri açığa çıkaran dosya bu nedenle ATK’nin bir yıldır elinde bulundurduğu veriyi gizlemesi sebebiyle suç işlediği ortaya çıkmaktadır. Diyarbakır ve Van barosu bünyesinde ATK hakkında bu yönlü suç duyurusunda bulunulmuştur." “Ciddi bir ihmal var” Dava avukatı Nahit Eren ise, ciddi bir ihmalin olduğunu belirterek, "İhmalde sorumluluğu olanlar hakkında gerekli başvurumuz olacak. Raporda iki erkek şahsa ait DNA örneği olduğu belirtilmişti. Ancak nerede olduğu söylenmemişti. Hukuken ve bir tıbbi anlamda hukuksuzluk yaşanmış. Karanlık görüntü denilerek iki kişi tespit edilmediği söyleniyor. Ancak aydınlık yerden bunu tespiti yapılabilir” ifadelerini kullandı. Dava avukatı Cansel Talay, “Bu konuda ihmali olan herkesi yargılanması gerekiyor. İhmallerin birbiri ardından geldiği gerçeği var ortada. Bu şekil yüzlerce dosya failsiz kalıyor. Kabaiş dosyası olayın vahametini ortaya koyuyor. Kadınlara ilişkin yaklaşımın bir göstergesidir. Dosya politik bir dosya. Bulunan DNA kalıntılarının ne tür kalıntılar olduğuna dair bilgi yok" diye konuştu. Baba Nizamettin Kabaiş ise, adalet talebinin yerine getirilmesi çağrısında bulunarak, “Baroların çalışmaları sayesinde gerçekler açığa çıktı. Bir yıldır acı çekiyoruz. Cinayeti işleyen kimlerse bulunsun” dedi. (MA)
www.evrensel.net
evrensel.net
İsrail ordusunun bir kez daha ateşkesi ihlal ederek Lübnan'ın güneyine düzenlediği saldırı nedeniyle 1 kişi hayatını kaybetti, 7 kişi yaralandı https://www.evrensel...
İsrail ordusu, Lübnan'ın güneyine yine saldırdı: 1 kişi öldü, 7 kişi yaralandı
İsrail ordusu bir kez daha ateşkesi ihlal ederek Lübnan'ın güneyine bir dizi hava saldırısı düzenledi. Saldırıda 1 kişi hayatını kaybetti, 7 kişi yaralandı. Lübnan Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, İsrail ordusunun Lübnan'ın güneyindeki el-Musaylih bölgesini sabah saatlerinde savaş uçaklarıyla hedef aldığı belirtildi. Bakanlık açıklamasında, saldırılar sonucu bir Suriyelinin yaşamını yitirdiği; ikisi kadın 7 kişinin yaralandığı ifade edildi. Lübnan resmi ajansı NNA'da yer alan haberde ise İsrail savaş uçaklarının 10 hava saldırısı düzenlediği, bu saldırıların 6'sının Musaylih yolu üzerindeki dozer ve ekskavatör satış noktalarını hedef aldığı belirtildi. Saldırı nedeniyle Musaylih yolunun tamamen ulaşıma kapandığı aktarıldı. "Ekonomi bölgesine yönelik kapsamlı saldırı" NNA'da yer alan haberde ayrıca İsrail ordusunun düzenlediği saldırının, Kasım 2024'teki ateşkesten bu yana Lübnan'da bir ekonomi bölgesini hedef alan "en büyük hava saldırısı" olduğu ifade edildi. Saldırıda savaş uçaklarının bölgeye çok sayıda füze attığı, şiddetli patlamalar ve ciddi sarsıntı yaşandığı aktarıldı. Kısa süre içinde dozer ve ekskavatörlerin de olduğu 300'den fazla aracın kullanılmaz hale geldiği; endüstriyel tesislerde büyük yıkımın oluştuğu ve park halindeki çok sayıda aracın da hasar aldığı bilgisi paylaşıldı. Saldırıda tamamen yıkılan alanın, Lübnan'daki en kapsamlı iş makineleri satış alanlarından biri olduğu; saldırının yol açtığı maddi hasarın yüz milyonlarca dolar olarak tahmin edildiği kaydedildi. Yüksek gerilim hattında da zarara yol açan saldırıda patlamanın etkisiyle hedef alınan bölgeden yüzlerce metre uzaklıktaki çok sayıda ev, dükkan ve iş yerinin camlarının kırıldığı ifade edildi. Öte yandan, İsrail ordusundan yapılan açıklamada, Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'ın altyapısının hedef alındığı iddia edildi. Açıklamada, "Hizbullah'ın altyapısını yeniden inşa etmek için kullandığı" iddia edilen araçların hedef alındığı öne sürüldü. Hizbullah'ın bölgedeki varlığı ve faaliyetlerinin İsrail ile Lübnan arasında yapılan ateşkesi ihlal ettiği savunuldu. İsrail, Lübnan ile 27 Kasım 2024'te yaptığı ateşkes anlaşmasını neredeyse günlük düzenlediği saldırılarla ihlal ediyor. Resmi verilere göre, İsrail anlaşmayı 4 bin 500'den fazla kez ihlal ederken, bu saldırılarda en az 283 kişi öldü, 630 kişi yaralandı. Hizbullah ile İsrail arasında Ekim 2023'te başlayan kontrollü çatışmalar 2024'te şiddetlenmişti. İsrail ordusunun Lübnan'a düzenlediği saldırılarda 4 binden fazla kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 17 bin kişi de yaralanmıştı. Ayrıca, Lübnan'a yönelik kara saldırıları sırasında sınır hattındaki beldelere giren İsrail ordusu, ateşkes anlaşmasındaki geri çekilme maddesine rağmen bölgedeki 5 noktada işgalini sürdürüyor. (AA)
www.evrensel.net
evrensel.net
Venezuela’da aşırı sağcı muhalif María Corina Machado’ya Nobel Barış Ödülü verilmesi, Latin Amerika’da ve uluslararası kamuoyunda tepkilere neden oldu:… https://www.evrensel...
Latin Amerika’da, Machado’ya Nobel Barış Ödülü verilmesine tepki: Barış değil, savaş ideolojisi ödüllendirildi
Venezuela’da aşırı sağcı muhalif María Corina Machado’ya Nobel Barış Ödülü verilmesi, Latin Amerika’da ve uluslararası kamuoyunda tepkilere neden oldu: "Barış değil, savaş ideolojisi ödüllendirildi" Venezuela’da aşırı sağcı muhalefet lideri María Corina Machado’ya Nobel Barış Ödülü verilmesi, Latin Amerika’da ve uluslararası kamuoyunda tepkilere neden oldu. Venezuela medyasında, Machado’nun 2014 ve 2019 yıllarında yaptığı açıklamalarda, “Uluslararası toplumun artık Venezuela’da askeri seçenek dâhil tüm yolları değerlendirmesi gerekiyor” dediği ve özellikle İsrail ile Arjantin’in Maduro yönetimine karşı daha aktif tavır almasını istediği aktarılıyor. Machado ödülünü Trump’a adadı Nobel ödülünü aldığı açıklanmasının ardından konuşan María Corina Machado, Nobel Barış Ödülü’nü “özgürlük mücadelesi veren tüm liderlere” ithaf ettiğini söyledi. Machado, “Bu ödül, özgürlük için savaşan ve diktatörlüklere boyun eğmeyen liderler içindir, özellikle de Venezuela halkının yanında duran Başkan Donald Trump’a” ifadelerini kullandı. Trump yönetiminin Venezuela’ya uyguladığı ağır ekonomik yaptırımlar ve müdahale tehditleri gündemdeyken Machado’nun bu sözleri, Latin Amerika genelinde eleştirileri daha da artırdı. Sosyal medyada “barış” adına verilen ödülün ironik bir hâl aldığı yönünde yorumlar yapıldı. “Barış değil, savaş ideolojisi ödüllendirildi" Venezuela merkezli TeleSUR, “Dünyanın tersine döndüğü bir an” başlıklı haberinde, birçok Latin Amerikalı lider, akademisyen ve sivil toplum temsilcisinin ödülü “politik bir provokasyon” olarak nitelendirdiğini aktardı. Küba Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel, Norveç Nobel Komitesi’ni, “taraflılık” ve “siyasi manipülasyonla” suçlayarak, ’’Bu ödül, ülkesine askeri müdahale çağrısı yapan birine verildi. Utanç verici bir manevra” dedi. "Barışın sembolü sömürgeciliğin aracına dönüştü" Eski Honduras Devlet Başkanı Manuel Zelaya, Machado’ya verilen ödülü, “Egemenliği için mücadele eden halklara hakaret” olarak nitelendirdi. Zelaya, “Bir darbeciyi, finans elitlerinin ve yabancı çıkarların müttefikini ödüllendirmek, barışın sembolünü sömürgeciliğin aracına dönüştürmektir” ifadelerini kullandı. Sosyal medyada "utanç" etiketiyle tepkiler büyüyor Eski Nobel Barış Ödülü sahibi Adolfo Pérez Esquivel de kararı eleştirerek, “Machado’ya ödül, barış ya da halk için değil, ABD’nin Venezuela politikasının bir parçası olduğu için verildi” görüşüne yer verdi. Sosyal medyada binlerce kullanıcı, “#ShameOnNobel” (Nobel için utanç) ve “#ElMundoAlRevés” (Dünya Tersine Döndü) etiketleriyle tepkilerini dile getirdi. (ANKA)
www.evrensel.net