Uzm. Dr. F. Yüce Ayhan Kovid varyantlarına dair konuştu: “Risk grupları için aşılar ücretsiz olmalı”
Emirhan Durmaz
[email protected]
İzmir – Mevsimsel geçiş ile birlikte çeşitli hastalıklar artarken, Kovid varyantlarına dair haberler de yeniden gündeme geliyor. Hal böyle iken mevcut tabloyu, riskleri ve alınması gereken önlemleri İzmir Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Yüce Ayhan ile konuştuk. Solunum yolu enfeksiyonlarının arttığına dikkat çeken İzmir Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Fahri Yüce Ayhan, bu yıl sahadan gelen gözlemlere göre baskın etkenin yeniden Kovid-19 olduğunu belirtti. Yeni varyantların pandemi riski taşımadığını söyleyen Ayhan, özellikle grip ve RSV’nin risk grupları için daha ağır sonuçlar doğurabileceğini vurgulayarak, “Maske ve aşı en önemli koruma yolu. İnfluenza ve RSV aşıları risk gruplarına ücretsiz sağlanmalı” dedi.
“Sağlık Bakanlığı saha çalışmalarını yapmalı ve verileri kamuoyuna açıklamalı”
Mevsim itibariyle hastalıkların arttığı bir döneme girdiğimizi ve bu nedenle çeşitli virüslerin yarattığı enfeksiyonların yaygınlaşmasının beklenilen bir durum olduğunu kaydederek sözlerine başlayan Dr. Yüce Ayhan, “Bu yıl için sahadan gelen gözlemlerimiz, hekim arkadaşların muayene bulgularından ve laboratuvarlardan gelen gözlemlerimiz, Kovid-19 etkeni SARS-CoV-2 virüsünün baskın olduğu yönünde. Tabii bu konuda elimizde kanıtı sağlayacak bir istatistik yok. Bizim elde ettiğimiz bilgiler gözlemsel bilgiler. Bu konuda aslında Sağlık Bakanlığı’nın saha çalışmalarını yapması, sahadan veri toplaması, sürveyans dediğimiz inceleme süreçlerini devam ettirmesi ve sayıları kamuoyuna açıklaması uygun olur” ifadelerini kullandı.
“Kentin atık sularından yaygın enfeksiyonları saptayabiliriz”
Ayhan, enfeksiyonların yayılımını tespit etmede atık suların önemine dikkat çekerken, Bakanlık ile Belediye idaresinin iş birliği yapması gerektiğine değindi: “Bizim ısrarla vurguladığımız bir şey var. Atık sulardan, toplumda yaygın olan enfeksiyonları saptayabiliriz. Bu nedenle atık sularla yapılacak özellikle varyant analizleri bir erken uyarı sistemi olacaktır. Toplumda yayılmaya başlayan yeni varyantları, tek tek hastalardan alınan örnekler yerine, kentin atık suyunda yapacağınız çalışmalarla çok daha hızlı bir şekilde ve çok daha geniş bir kitleyi temsil edecek biçimde belirleyebilirsiniz”.
Öte yandan sürecin kamu otoritelerinin sorumluluğunda olduğunu hatırlatan Ayhan, “Kamu otoritesinin varyant analizine veya sürveyansına yönelik çalışmalarını teşvik etmeye çalışıyoruz. Bu esasen Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğunda. Ancak atık su yönetiminde belediyelerin de sorumlulukları var. Dolayısıyla bakanlık ve belediyelerin işbirliğiyle bu kolayca yapılabilir. Ayrıca araştırma hastanelerinin laboratuvarlarında bu tür izleme çalışmalarını gerçekleştirebilecek altyapı da mevcut. Önemli olan, böyle bir sürveyans yani araştırma, inceleme ve takip politikasının geliştirilmesi” şeklinde konuştu.
“Mevcut varyantlarla yeni bir pandemi riski gözükmüyor”
Geldiğimiz noktada Kovid-19 etkeninin artık bir mevsimsel soğuk algınlığı gibi kabul edilebileceğini dile getiren Ayhan, “Çünkü bu mevcut varyantlarla yeni bir pandemi riski gözükmüyor. Ama sonuçta mevcut varyantlar da evrilebilir ve değişebilir. Bunun da ayrıca ileri aşamada izlenmesi gerekiyor bakanlık tarafından” diye konuştu.
Avrupa’da yayılmaya başlanan Frankenstein varyantına dair de konuşan Ayhan, “Şu anda Dünya Sağlık Örgütü varyantları izliyor ve Dünya Sağlık Örgütü’nün dikkate değer varyantlar arasında saydığı Stratus ve Nimbus varyantları var. Bunların hepsi ana varyant Omikron’un alt varyantları. Dolayısıyla bulaşıcılık hızı biraz artıyor bu varyantlarda ama klinik tablolarda daha ağır durumlara yol açmıyor. Omikron varyantının temel özelliklerini gösteriyor mevcut ortaya çıkan varyantlarda. Dolayısıyla pandemi riski bu anlamda beklenmemeli” ifadelerini kullandı.
“Risk grubundaki bireyler önlem almalı”
Pandemi riski beklenmemesine karşın risk grubunda yer alan kişilerin ağır klinik tablolara maruz kalabileceğini kaydeden Ayhan, “Özellikle ileri yaştaki hastaların, altta yatan rahatsızlığı olan, örneğin KOAH, astım gibi bireylerin, Kovid-19 açısından diğer solunum yolu enfeksiyonlarında olduğu gibi risk altında olduğunu, daha ağır klinik tablolara maruz kalabileceklerini öngörmek gerekiyor. Bu nedenle bu tür bireylerin korunması özellikle önem kazanıyor. Bizim önerimiz, enfeksiyon bulgusu olan bireylerin, herhangi bir solunum yolu enfeksiyon bulgusu olan bireylerin, öncelikle toplu taşıma araçlarında, toplu yaşanılan yerlerde, kalabalık ortamlarda maske takarak dolaşmaları. Ve risk grubunda olan bireylerin de kendilerini korumak açısından maske takarak bu tür ortamlarda bulunmaları önerdiğimiz durumlar” diye konuştu.
“RSV aşısı ücretsiz sağlanmalı ve rutin aşı programına dahil edilmeli”
Toplumun hem aşı etkeniyle hem de kovidi geçirerek bağışık hale geldiğini dile getiren Ayhan, “Ocak ayından itibaren influenza, yani gribin, yükseleceği ve gribin de aynı risk gruplarında daha tehlikeli olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü influenza virüsü de sık genetik yapısını değiştiren ve yeni varyantlar ortaya çıkaran bir virüs. Dolayısıyla aşı etkinliği doğal olarak orada azalıyor, her yıl yeni bir aşı kombinasyonu üretiliyor. Bu nedenle sadece Kovid açısından değil, aşı politikası belirlerken bu tür risk grubundaki bireyler için Kovid dışı etkenleri de dikkate almak çok önemli. Özellikle influenza aşılamasının şu dönemde bu risk grubundaki bireylere yapılması gerekiyor ki ocak aylarında, kış aylarında başlayacak bir salgında risk grubundaki bireyler, duyarlı bireyler daha korunaklı hale gelsin. Bir diğer konu RSV dediğimiz virüs. Bu virüs de aslında benzer etkilere sahip bir virüs, anılan risk grupları açısından. Özellikle 2 yaş altı çocuklarda RSV ağır alt solunum yolu enfeksiyonlarına yol açıyor. Ve artık dünyada, ABD sağlık otoritelerinden de onay alan bir RSV aşısı var. Türkiye’de de sanıyorum piyasaya girdi ancak 15-20 bin liralık bir ücret bandında. Dolayısıyla bu aşının da aslında risk grupları açısından ücretsiz sağlanmasının düşünülmesi gerekiyor. Bu tür aşı uygulamalarının ilgili uzmanlık derneklerinin konsensüsüyle rutin aşı programına geçmesi, aşı programlarının gerekirse güncellenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Başka bir sağlık sistemine ihtiyacımız var ve bu başka bir Türkiye’de mümkün”
Ayhan, Türkiye’nin bir dönem kendi aşısını üreten bir ülke olduğunu hatırlatarak, salgınların öğrettiği en önemli derslerden birinin kamu denetiminde ulusal aşı endüstrisinin gelişmesinin gerekliliği olduğunu vurguladı. Ayhan, “Tabi ki bunun için başka bir sağlık sistemine ihtiyacımız var, bunun başka bir Türkiye’de mümkün olduğunun da farkındayız. Maalesef mevcut Türkiye'de böyle bir anlayış, böyle bir strateji yok. Ancak aşının temel sağlık hizmetlerinin ayrılmaz bir parçası olarak halka ücretsiz sağlanması gerekiyor” diye belirtti.
“Yoksulluk ilave risk faktörü yaratıyor”
Yoksulluğun hastalıklardan korunma açısından dezavantajlı bir durum yarattığına değinen Ayhan, “Kişi örneğin özel aracıyla seyahat ediyorsa, işe gidiyorsa bir başka bireyle temas etme olasılığı daha düşük. Çalıştığı ortam daha özel, kişisel ofis alanıysa, az sayıda insanın çalıştığı ortamsa veya evden çalışıyorsa bu tür enfeksiyonlara karşı daha korunaklı oluyor. Toplu taşımayla gittiğinizde özellikle kalabalık saatlerde, yoğun insan temasının olduğu saatlerde riskiniz artıyor. Onun dışında vücut direnci elbette ki önemli. Çünkü herkesin solunum yolu enfeksiyonu olabilir ama beslenme yetersizliği, bağışıklık yetersizliği gibi durumlar daha da risk oluşturuyor. Dolayısıyla enfeksiyon hastalıkları açısından yoksulluk ilave risk faktörü yaratıyor” dedi.
“Okullarda çocuklara bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek sunulmalıdır”
Çocuk açlığının, beslenme yetersizliğinin sağlığı etkileyen önemli faktörler olduğunu kaydeden Ayhan, okullarda çocuklara bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek sunulması gerektiğini vurguladı: “Özellikle küçük çocuklar açısından riskli olan durumlara bakacak olursak, çocukların bu tür beslenme yetersizliklerinde immün sistemleri, bağışıklık sistemleri çok daha hızlı bozuluyor erişkinlere göre ve daha duyarlı hale gelebiliyorlar. Bu bakımdan okullarda çocuklara bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek kamusal bir hizmet olarak sunulmalıdır” şeklinde konuştu.