jalesancak.bsky.social
@jalesancak.bsky.social
330 followers 210 following 37 posts
Posts Media Videos Starter Packs
Reposted
Bu fotoğraf birilerine ağır gelsin.
Minicik evladının gülüşü, birilerine çok ama çok ağır gelsin.

Pehlivan’ı iftira beyanla tutuklayanlara…
İftiracısını serbest bırakıp sonra “beyanları tutarlı değilmiş” diyerek yeniden tutuklayanlara…
Ağır gelsin!

#MehmetPehlivanYalnizDegildir
Reposted
"Dostlar ki bir kere bile selâmlaşmadık
Aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz."

#DilekDoğan
Saygıyla
Reposted
Gazeteci Hakan Tosun sokak ortasında öldürüldü. Saldırganlar/yakınları vs polisten önce olay yerine gidip kamera kayıtlarını aldı. Polis harekete 27 saat sonra geçti. Hastane bilgilendirme yapmadı. Valilik-Bakanlık susuyor. Soruyoruz Hakan Tosun’a ne oldu?
#HakanTosunaNeoldu
21 Ekimde sahnede, Beyoğlu Parma'dayız.
Reposted
🔹Küresel vicdan: #SUMUD
🔹Filistinliler Trump’ın planına ne diyor?
🔹HTŞ, Rusya kapısında: Ruslar neden Suriye’de oyuna dönmeye davet ediliyor?
🔹Fırat hattı yeniden ısınıyor; kim neyi hedefliyor?

📹2 Ekim 2025 TSİ 23.15👇

youtu.be/j8X5lcLEysI?...
Küresel vicdan: SUMUD… #HTŞ, Rusya kapısında… Fırat hattı yeniden ısınıyor…
YouTube video by Fehim Taştekin
youtu.be
Reposted
Küresel Sumud Filosu riskli bölgede

"İHA hareketliliği var, alarm durumundayız" https://www.evrensel...
Küresel Sumud Filosu riskli bölgede: İHA hareketliliği var, alarm durumundayız
Küresel Sumud Filosu'nun daha önceki gemilerin İsrail saldırısı ve engellemelerine uğradığı bölgeye girdikleri açıklandı. İsrail ablukası altındaki Gazze'ye insani yardım götüren Küresel Sumud Filosu'nun "Yüksek riskli bölgeye girdiği" açıklandı. Gazze'ye insani yardım malzemeleri taşıyan ve onlarca gemiden oluşan Küresel Sumud Filosu'nun sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımda, daha önceki gemilerin İsrail saldırısı ve engellemelerine uğradığı bölgeye girdikleri açıklandı. Filonun 'yüksek alarm' durumuna geçtiği ve filodakilerin can yeleklerini giydikleri bildirildi. Gemideki gönüllüler, filonun yakınında İsrail'e ait geminin olduğunu ve zaman zaman insansız hava araçları ile taciz edildiklerini belirtti. Küresel Sumud Filosu'nun sosyal medya hesabından yolculuğa ilişkin yapılan paylaşımda, "Yüksek alarmdayız. Filo üzerindeki İHA hareketliliği artıyor. Birkaç rapor, önümüzdeki saatlerde farklı senaryoların ortaya çıkacağına işaret ediyor" denildi. "Artık yüksek riskli bölgeye" girildiği kaydedilen paylaşımda "Daha önceki filoların saldırıya uğradığı ve/veya durdurulduğu bölge. Tetikte olun" ifadesi kullanıldı. Ne olmuştu? Onlarca gemiden oluşan Küresel Sumud Filosu, günlerdir Gazze'ye doğru yol alıyor. Filoda özellikle tıbbi yardım malzemeleri olmak üzere çok miktarda insani yardım bulunuyor. Söz konusu filo, bugüne kadar Gazze'ye doğru toplu şekilde çıkan en büyük filo olma özelliğini taşıyor.
www.evrensel.net
Reposted
"Bir gücün gerçekten özgürlükçü olduğunu, ancak sadece var olan düzeni değil, gücün anlamını da dönüştürdüğünde anlayabiliriz."
Terry Eagleton
Reposted
Neşet Ertaş’ın içini boşaltıp, ‘Bozkırın Tezenesi’ne indirmek

✒️ Yunus Ülger yazdı

https://www.evrensel...
Neşet Ertaş’ın içini boşaltıp, ‘Bozkırın Tezenesi’ne indirmek
Neşet Ertaş, 13 yıl önce 25 Eylül 2012 günü 74 yaşında İzmir’de aramızdan ayrıldı. Her ölüm yıl dönümünde olduğu gibi birçok etkinlikle memleketi Kırşehir ve Türkiye’nin birçok yerinde ozan anılacak. Anma etkinlikleri ve sosyal medyada paylaşımlarda ortak niteleme, her yıl olduğu gibi yine ‘Bozkırın Tezenesi’ olacak. Kimin söylediği belli olmayan, çoğunlukla Yaşar Kemal’e mal edilen bu niteleme, ozanın üzerine iyice yapışmış bulunuyor. Bu niteleme, ozanın müziğini bir küçümseme içeriyor, dolayısıyla onun müziğini ve dünya görüşünü nitelemek için yanlış bir kavram. Bunun yanlış olduğunu ve hikayesini, ‘Neşet Ertaş - Kentin Tezenesi, (Anı Yayıncılık, 2021 Ankara)’ kitabımda anlattım. Merak edenler kitabı alıp okuyabilir. Neşet Ertaş, ‘Bozkırın Tezenesi’ değildir, o, kentin tezenesidir, bir abdal olarak hor görülmeye karşı isyanın tezenesidir, gariplerin tezenesidir, hoşgörünün tezenesidir. Neset Ertaş, Tükiye’nin en politik ozanlarından biridir. Neşet Ertaş’ı, ‘Bozkırın Tezenesi’ olarak nitelemek, Neşet Ertaş’ın içini boşaltmak, onu bozkırdan gelip müziğiyle, sesiyle kendini kentlilere kabul ettirmiş bir sanatçıya indirmektir. O, kaynağı bozkır olmakla birlikte bunu aşıp, geleneksel müziğini dönüştürüp geliştirerek ve felsefi bir temele oturtarak bir kent ozanı olmuştur. Burada Zeki Müren, bağlamada Bayram Aracı ve başka sanatçılardan etkilenip kendi tarzını bulmuştur. Atalarından farkını anlamak için babası Muharrem Ertaş ile kendisini dinlemek yeter. Kent ozanı nitelemesini kullanmamakla birlikte, Ertaş’ın bir kent ozanı olduğu tespitini 45 yıl kadar önce Usta Karikatürcü ve aydın Oğuz Aral yaptı. Bunu halk müziği uzmanlarının değil de bir karikatürcünün yapmış olması, “uzmanlar” açısından büyük bir talihsizlik. Aral, Halk Müziği Uzmanı Bayram Bilge Tokel ile söyleşisinde, Ertaş’ın kitle iletişim araçlarının ve kasetlerin yaygınlaşmasıyla atalarından farklı olarak çok sayıda sanatçıyı dinleme imkanı elde ettiğini, bunlardan etkilendiği gibi, kendisinin de yeni sesler geliştirdiğini belirtir. Aral, “Belki sözcükleri artiküle etmede diyelim Zeki Müren’den etkilenmiştir. Yani sözcükleri daha iyi tonlayarak, daha halkın anlayacağı, kulağının algılayacağı biçimde söylemiştir. Ya da sanki bir pop sanatçısı gibi türküleri alıp, Kırşehir tezenesi ile karıştırıp daha etkin, oynak, keyifli hale getirmiştir” diyor. Ertaş’ın ilk pop sanatçımız olduğunu, bunun için de bir anda kitleler tarafından fark edildiğini söylüyor. Türkiye’nin en politik ozanlarından Neşet Ertaş, bence Türkiye’nin en politik ozanlarından biridir. Onun bu yönü, ne yazık ki hep görmezden geliniyor. Gündelik siyasetin dışında durması, slogan türküler söylememiş olması, onun politik bir ozan olmasını engellemez. Neden politik bir ozan olmuştur ? Çocukluğundan hayatının son yıllarına kadar, bir abdal olarak dışlanmış, yoksul yaşam bir yaşam sürmüş, bu yüzden aşık olduğu hiç bir kızla evlenememiş, ekmek parası için daha çocuk yaşta babasının önünde köçeklik yapmıştır. Bir toplum düşünün ki, kadın niyetine erkek oynatıyor, küçük bir çocuğu köçek olarak oynatıp bunu seyretmekten zevk alıyor. Evet, bu koşullar Neşet Ertaş’ı çok politik bir ozan yapmıştır. Acılarını, özlemlerini, ruhsal sarsıntılarını türkülerde dile getirmiştir. Bir abdal olarak dışlanmasını, “Zengin isen ya bey derler, ya paşa / Fakir isen ya Abdal derler, ya çingen haşa” dizeleriyle ifade eder. Sevgisini yaşayamadığı için bir sevda ozanı da olmuştur. Onun aşkı, hayatta karşılığı olmayan soyut bir aşk değildir. Bir türküsünde, “Bir güzel kız gördüm tutmuş yolunu / Uzatmış gerdana eğri telini / Geçti gitti bilmem kimin gelini / Sorsam öldürürler, sormasan öldüm” dizeleriyle çaresizliğini dile getirir. 2000’li yılların başlarında Almanya’da evinde kitap amaçlı söyleşi yaptım kendisiyle. “Geçmişte imkanınız olsaydı, en çok ne yapmak isterdiniz?​” sorusunu yöneltmiştim. “İmkanım olsaydı, ben ilk aşık olduğum kızla evlenirdim, verselerdi, ama bize vermediler. Vermezler, bize abdal derler, Bektaşi derler, şu derler, bu derler. Vermediler, ben de aldım başımı gittim” karşılığını vermişti. Bu yanıt beni çok şaşırtmıştı, ben müzik bağlamında bir yanıt bekliyordum. Demek ki o kadar eser, ün, onu mutlu etmemişti, hayali mutlu bir yuva kurmaktı, bu hayali içinde bir ukde olarak kalmıştı. Yalan Dünya türküsünde, “Garip bülbül gibi feryadım kaldı / Alamadım eyvah muradım kaldı, ben gidip ellere kalan dünyada” der. Garip mahlasını öylesine seçmedi, yeri yurdu olmayan bir garipti o. O, hep gurbetteydi Aldı başını çok genç yaşta Istanbul’a gitti, Ankara’ya gitti, sonra Almanya’ya gitti. Burada yıllarca unutuldu, eserleri tek kuruş telif ödenmeden söylendi. Geçimini sağlamak için her hafta yüzlerce kilometre yol katederek düğünlere gitti. Ozana destek olmak bir yana, “öldü” haberleriyle ekmeğiyle oynandı. Medyada yer almaya hiç merakı olmayan ozan, benden bir haber yapmamı istedi, ölmediğini kanıtlamak için. Elbette yaptım, haber o yıllarda çalıştığım Hürriyet’te yayımlandı, ozan yeniden düğünlere davet edildi. Kalan Müzik sayesinde maddi durumu iyileşti 2000’li yılların başlarından itibaren Kalan Müzik’in sahibi Hasan Saltık sayesinde eserleri için telif almaya, biraz para kazanmaya başladı. Ömrünün sonuna kadar soldan sağdan hiç bir partinin, örgütün yörüngesine girmedi, devletin gölgesine girmedi, o kadar ki, ‘Devlet Sanatçısı’ ünvanını geri çevirdi. Türkiye’de kaç sanatçı vardır, ‘Devlet Sanatçısı’ ünvanını geri çeviren? Bu, Neşet Ertaş’ın en politik edimidir bence. Neşet Ertaş, bir yörüngeye girseydi, çok iyi bir hayat sürerdi, ama duruşundan taviz vermedi, yoksul kalma pahasına. Neşet Ertaş’a hayattayken sahip çıkmak bir yana, ona kötülük yapanların, eserlerini yağmalayanların, “Kızın önünü bırakırsan, ya davulcuya ya zurnacıya varır” diyenlerin, ona çok büyük özür borcu var. Övgü dolu anmalar yerine, önce bu özür borcunun ödenmesi gerekir. Bu ‘Bozkırın Tezenesi’ teranesi de artık bırakılmalı. Onun müziğini basmakalıp bir nitelemeye indirmek yerine, dünya görüşünü, müziğini inceleyip açıklayan bilimsel çalışmalara ihtiyacımız var. Bu görev de halk bilimcilere düşüyor.
www.evrensel.net
Reposted
Tarık akan her zaman adaletin,hakkın ve haklının yanında olan birisiydi.
Halkı tarafından çok sevilen bir sinema sanatçısıydı

Aramızdan ayrılalı tam 9 Yıl oldu unutulmaz bir sinema sanatçısıdır....
Reposted
Gençlik örgütleri, "Büyük Ankara" mitingi öncesi Güvenpark'tan Tandoğan Meydanı'na "Kayyıma karşı omuz omuza" sloganlarıyla yürüdü.

Yürüyüşü engellemeye çalışan polis biber gazı sıktı. Yürüyüşe katılanlar… https://www.evrensel...
Gençlerin Tandoğan yürüyüşüne biber gazlı müdahale
Gençlik örgütleri, "Vesayete karşı, demokrasi için! Kayyıma ve darbeye karşı, halkın iradesi için!" sloganıyla düzenlenen "Büyük Ankara" mitingi öncesi Güvenpark'tan Tandoğan Meydanı'na, "Kayyıma karşı omuz omuza", "Kayyımlar gidecek biz kalacağız" sloganları eşliğinde yürüdü. Saat 17.00'de başlayacak miting öncesi CHP Gençlik Kolları üyeleri, Güvenpark'ta bir araya geldi. Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner, CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın, PM üyesi Berkay Gezgin ve çok sayıda gencin katıldığı yürüyüşte, "Vesayet değil siyaset", CHP'li tutuklu belediye başkanlarının resimlerinin olduğu, "Yok öyle umutları yitirip savrulmak. Unutma aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak" ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel, tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve seçilmiş CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik'in resimlerinin olduğu "yaşamak direnmektir" yazılı pankartlar açıldı. Diğer gençlik örgütleri ve DİSK Genel İş Sendikasının da desteğiyle Tandoğan Meydanı'na yapılan yürüyüşte, "Cumhurbaşkanı İmamoğlu", "Hak, hukuk, adalet", "İsyan, devrim, özgürlük", "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz", "Zıpla zıpla, zıplamayan Tayyipçi, "Diplomasız Erdoğan" "Kayyımlar gidecek, biz kalacağız" sloganları atıldı. Yürüyüş polis tarafından engellenmek istendi. Arama noktası yakınlarında biber gazı kullanılan kısa süreli arbedenin ardından gençler, polis barikatını aşarak yürüyüşüne devam etti.
www.evrensel.net
Reposted
Tarihi kalabalık!

📍Tandoğan, Ankara
Reposted
Arkeolojik buluntuların ihtiyaca göre kaldırıldığı veya yer değiştirildiği bu yeni proje, özetle endüstri kültürünü, kültür endüstrisine servis ediyor. O zaman bize bu alanda korunan, yaşatılan ne diye sormak… https://www.evrensel...
Endüstri kültüründen kültür endüstrisine Haydarpaşa
Haydarpaşa Garı ve arka sahasında -aynı zamanda Sirkeci Gar yerleşkesinde de- gerçekleşen dönüşümü, sadece bir mekânsal dönüşüm olarak değil, aynı zamanda bir kültürel dönüşüm olarak da tariflemek lazım. Bu öyle bir dönüşüm ki, endüstriyel yaşamla birlikte gelişen kültür, seçmeci bir şekilde metalaştırılıp piyasaya sunularak yeni bir kültür yaratılıyor. Resmi miras ve mekan üretimine dayanan bu kültürü yeniden inşa eden karar vericilere hizmet edenler de var. Ancak bu ortamla da sahici bir karşılaşma henüz yok. Haydarpaşa ve Sirkeci’deki dönüşüm sürecini ve buna karşı yürütülen mücadeleyi daha önce de ele aldım. Bugün bu konuya yeniden değinme nedenim, dönüşümün giderek artan bir hızla devam etmesine karşın, mücadelenin de dönüşüm olasılıklarını sorunsallaştırmak… Haydarpaşa Dayanışması’nın basın açıklamaları, sosyal medya hesapları ya da “Kent ve Demiryolu” isimli internet sayfasından neredeyse 20 yılı aşan bir süredir devam eden mücadeleyi takip etmek mümkün. Yani burada ne oluyor merak eden varsa, basit bir web taraması ile kolaylıkla bilgi edinebilir. Dayanışma emekçileri süreci detaylı bir şekilde defalarca anlattılar, anlatmaya da devam ediyorlar. En son 4 Eylül 2025 tarihinde AFP, Fransız Basın Ajansı’na verilen röportajlar sahanın güncel durumunu da gayet açık gösteriyor . Haydarpaşa Dayanışması’nın X hesabından alandaki kültürel değerlerin nasıl tarumar edildiğini de an be an öğrenebiliyoruz. Yine 4 Eylül tarihli bir açıklama üzerinden öğrendiğimiz; “1929’da yapılan ve tescilli yapı olan Haydarpaşa Yolcu Vagon Atelyesi KTVK Kurulu kararı ile tescil kararı kaldırılarak yıkılmış. Tescil kaldırma kararından, 2005’den beri Haydarpaşa Gar ve geri sahası için mücadele eden dayanışmamıza bilgi verilmemiştir” ifadesi gibi. Açıkça görüyoruz ki, alanı var eden endüstriyel kültür, yeni kültürel dönüşüm projesinin gerekleri doğrultusunda, seçmeci bir şekilde müdahale görüyor. Ana gar binasının ve birkaç yapının tutulduğu ve yeniden işlevlendirileceği, alanda açığa çıkan arkeolojik buluntuların ihtiyaca göre kaldırıldığı veya yer değiştirildiği bu yeni proje, özetle endüstri kültürünü, kültür endüstrisine servis ediyor. O zaman bize bu alanda korunan, yaşatılan ne diye sormak düşüyor. Yazının görselinde yer alan kare, Haydarpaşa Dayanışması emekçilerine ait. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde taşınan “Savaşa Hayır, Haydarpaşa Gardır” dövizi Dayanışmanın kurucu kültürüne işaret ediyor. Toplumsal barış ve adaleti ortak değerlerle birlikte yaşatmaktan söz eden bir kültür bu. “Özgür toplum, demokratik bir dünya için…” başlıklı KESK+BTS dövizi ise, hayatı boyunca Kürtçe, Ermenice ve Arapça dillerinde şarkılar söyleyen Aram Tigran’ın “Dünyaya bir daha gelirsem, ne kadar tank, tüfek ve silah varsa hepsini eritip saz, cümbüş ve zurna yapacağım” sözünü anıyor. Haydarpaşa’ya atanan yeni kültürel dönüşüm projesi ise, buradaki kültürel birikimi sadece birkaç yapıya indirgediği yetmiyormuş gibi, demokratik hakların, direniş ve dayanışma kültürünün, çokluğun da üstünü çizmeye yelteniyor. Ve bu zaten yıllardır bildiğimiz bir yöntem. Destekçileri de oldu, olacaktır da. Dünyada ve Türkiye’de sıklıkla uygulanan endüstriyel alanların anaakım dönüşüm projelerinden de yakından biliyoruz ki, Sirkeci ve Haydarpaşa Garları + geri sahasında arkeoloji, mimari, kültürel miras-koruma ve yeni yapı faaliyetleri, kültür-sanat etkinlikleri yoluyla bir aklama sürecine de girecek. Tıpkı Haliç’teki Tersane İstanbul projesinde olduğu gibi. Haliç Dayanışması da bunu türlü biçimlerde anlattı. Haliç Dayanışması’nın basın açıklamaları, sosyal medya hesapları veya “Yaşayan Üreten Dönüşen Haliç” belgeselinin tümü bu süreci aktarıyor. Bu manzara karşısında görebildiğim şu; korumayı sadece binaya indirgeyen resmi miras söylemini ve bunu içselleştirilmiş bir şekilde kabul eden/uygulayan inşai-akademik-mesleki-kültürel vb. ortamı bir sorun alanı olarak kabul ederek, sınıfsal mücadelenin mekanla bağına yönelik açılımlar içeren, bunları kentsel-toplumsal mücadele kesişimleri üzerinden açan, kamuoyunu katacak sağlıklı, derinlikli, nitelikli tartışma ortamlarına, polemik üretimlerine, sorunsallaştırmalara ihtiyaç var. Zira dönüşüm buralar ile de sınırlı değil. Dünyanın/Türkiye’nin dört bir yanında müşterek değerlerin tahribatını meşrulaştıran bir arzu yatırımı süreci var. Ancak bu arzu coğrafyaları ile sahici karşılaşmalara açık ortamlar kurabilirsek, politik-ekonominin biyo-politik düzlemle bağını bir sorunsal olarak okuyabiliriz diye düşünüyorum.
www.evrensel.net
Reposted
Türkiye'nin en çok okunan gülmece, genç ve çocuk kitapları yazarlarından #Muzafferİzgü ebediyete geçişinin yıl dönümünde sevgi ve saygıyla anılıyor.
Reposted
bianet @bianet.org · Aug 20
‘Mayo giydi’ diye karısını öldüren erkek 7 ayda tahliye edildi

Olay sonrası hazırlanan otopsi raporunda, ölüm nedeni “künt beyin travması ve kaburga kırıklarına bağlı iç kanama” olarak tespit edildi.

bianet.org/haber/mayo-g...
Reposted
Artık kitabın kendisine değil onun etrafındaki köpüğe talibiz. Kitabın “üzerine yazılmış” metinler önce okumanın bir yolu, sonra kitabın yerine geçen bir alışkanlık, sonunda da kitabın kendisini gölgeleyen bir suret oluyor.
“Üzerine okumuş olmak” üzerine
Bazı kitapları hiç okumadığımız halde üzerlerinde epeyce durmuş gibiyizdir. Öyle ki, kapağını açmadığımız bir eserin “çerçevesini” kavramış, yazarına mesafemizi tayin etmiş, üslubuna dair kanaat bi…
vesaire.press
Reposted
T24 @t24.com.tr · Aug 16
Türkiye'nin dört bir yanında orman yangınları: 5 ilde müdahale sürüyor; işte son durum
t24.com.tr/haber/turkiy...