Bu gece öyle bir dilek dileyelim ki,hem kendimizi hem dünyayı iyileştirecek kadar büyük,ama bir çocuğun gülüşü kadar saf olsun. Ve unutmayalım,dileğimiz gerçekleştiğinde değil,dilerken ruhumuz değişmeye başlar;işte o an,dileğimiz zaten gerçek olur.
Hatay Yüzyılların sessizliğini,bir anlık bir bakışla dile getirir.Hakan Tosun o topraklarda yalnızca bir gazeteci değildi;O,gerçeği duyan bir kulaktı.Bir şey buldu orada belki bir belge,belki bir tanıklık,belki de hiçbir gözün görmemesi gereken bir hakikat… Ama o hakikat, şu an toprağın altında.
Bazıları yalnızca gördüğüne inanır,bazıları ise görünmeyenin içinde yaşar.Boyut dediğin şey,gözün sınırı değil,bilincin derinliğidir. Kimileri üç boyutlu bir dünyada yaşar ama tek boyutlu bir farkındalığa sahiptir.Kimileri ise bir anlık sessizlikte,evrenin sonsuz katmanlarını duyar.
Hakan Tosun’un kalemi,karanlığa atılmış bir kıvılcımdı. Yalanın üzerine düşen bir ışık huzmesi,sessizliğe yazılmış bir direniş duasıydı. O,hakikatin elçisiydi ama aynı zamanda zamanın tanığı. Yazdıklarıyla dünyayı anlatırken,aslında insanın iç evrenini çözüyordu.
Bazıları hayatı yüksek sesle yaşar;izleri güneşe çizilir. Diğerleri ise fısıltıyla yürür,adımlarını dikkatle seçer,kapıları yavaşça kapatır,pencereden bakan bir kuş gibi kenarda dururlar.Hayatını saklanmakla geçirenler,dünyanın tam ortasında görünmez olmayı seçmiş kimliklerdir.
Bu gece öyle bir dilek dileyelim ki, yalnızca yıldızlar işitir olsun. Gözlerimizi kapatıp derin bir nefes alalım; ruhumuzun en sessiz köşesine dokunan o sessiz çağrıyı fısıldayalım. Bu dilek, sıradan bir arzu değil; zamanı ve mekânı aşan, kalbimizin gizli melodisine eşlik eden bir yankı olsun.
Her birimizin ruhu,kadim bir parşömen gibidir.Katlanmış,yıpranmış,bazen küllerin arasında kalmış ama hâlâ okunmayı bekleyen bir yazı… Kimi satırları sevdayla yazılmıştır,kimisi acının mürekkebiyle.Fakat her satır,varoluşun büyük destanında bir harftir.
Bu gece dileğimiz öyle olsun ki,sıradan zamanları büyüye dönüştürsün. Ve yalnızlığın ortasında bile bir yoldaş gibi hissettirsin varlığını.Öyle bir dilek ki,geçmişin kırıkları arasında umut filizlensin. Ve geleceğin kapılarını sessizce aralasın.
Rüzgarın dilini anlamak,fırtınayı yönlendirmek,dünyaya hükmetmekle başlar.Ama asıl sınav,kendi içinde hükmedebilmektir. Rüzgarı hükmedenler misiniz? Yoksa sadece geçip giden bir esinti misiniz?
Yalnızlık,bir seçimdir bazen,bir kaçıştır bazen de… Yalnız yaşamı seçenler,kendi içlerinde bir ev kurar;düşüncelerini,duygularını ve hayallerini kendi elleriyle şekillendirir.Sessizlik,bir boşluk değil,bir huzurdur.Kendi yolunu çizmek,kendi gölgesinde yürümek ve kendi ışığını bulmak cesaret ister.