Cafer Akkaya
banner
caferakkaya.bsky.social
Cafer Akkaya
@caferakkaya.bsky.social
59 followers 37 following 790 posts
Ahlakını, aklı, vicdanı, sevgisi ve mantığı ile oluşturan insan
Posts Media Videos Starter Packs
oluşan yüksek basınç ve sıcaklık nedeniyle tepkimeye girerek büyük bir patlamaya neden olacak ve çapını genişleten Güneş, Venüs, Dünya ve belki Mars'ı içine alarak dev bir kırmızı kütleye ve daha sonra da kendi üzerine çökerek cüce bir yıldıza dönüşecektir.
GÜNEŞİN SONU
4.5 milyar yıl sonra merkezindeki yakıtın bitmesi sonucu Güneş'in söneceğini ve üzerindeki manto denen dev kütlenin büyük bir hızla merkeze doğru çökeceğini gösteriyor. Bu ani çökme sırasında merkezde daha önceki yakıtların bir çeşit külü olarak ortaya çıkan karbon atomları,
Ezilmiştir, horlanmıştır, aşağılanmıştır. Bu dünyada hakkını alamayan kişi, hıncını öbür tarafta alacağını söyleyen düşüncelere eğilim duymuştur. İşte dinleri ayakta tutan, insanoğlunun bu hıncı olmuştur.
DİNLERİ AYAKTA TUTAN ÖBÜR DÜNYA YALANI
Hiçbir insan ölümü tatmamıştır ve tatmayacak ancak bir başkasında gözlemlemiştir. Çok az insan, özellikle dinlerin temeli atıldığı dönemlerde ya da daha önceki tarihlerde hakkını bu dünyada alabilmiştir.
mantıklı düşünseniz de bu duyguyu sürdürürsünüz; ancak açık açık dile getirmekten çeşitli nedenlerle kaçınırsınız. Özünde bu davranış şekli, insan soyunun tüm düşünce tarzını ve yaşam stratejisini etkilemiştir.
Bu davranış şekli, örtmeye ya da saklamaya çalışsak da çalışmasak da kendini gösterir. Örneğin, mantığınızı zorlamadan, doğaçlama düşünmeye devam ederseniz, dünyadaki en önemli konunun sizin okuduğunuz kitap olduğu sanısına kapılırsınız;
BENLİK DUYGUMUZ
Gerek insan (gerekse sinir sistemi olan canlıların tümü) evrimleşme süreci içerisinde gerek başka türlere karşı gerekse kendi türünün diğer bireylerine karşı varlığını koruyabilmek için kendi benlik duygusunu merkeze alma zorunluluğunu duymuştur.
yaşama hiçbir katkılarının da olmadığını söylemek durumundayız.
duygusu gelişmediğinden, doğuştan ömür boyu yatağa bağlı olarak yaşayan insanın durumunu değerlendiremiyor.
Empati yoksunu insanların Evrimsel düşünceden kaynaklanan Batı'nın yaratıcı gücünün ürünlerini sırıtarak ve birbirine fiyaka yaparak kullanmaktan öte,
ve her şeyin mükemmel olduğuna inanıyor? İlk olarak insanı insan yapan empati yoksunluğundan; çünkü başkasının kusuru, eksikliği ve derdi onu ilgilendirmiyor. Bu kadar kusuru görmemezlikten geliyor; ancak en önemlisi, normalin ve anormalin ne olduğunu tam bilmiyor, tanımlayamıyor. Örneğin empati
ve meyvelerin keza hayvanların hiçbirini göremeyiz.
İnsan olmasaydı mısır hiçbir zaman olmayacaktı. Doğa insanı düşünerek bunları evrimleştirmediği için, bizim amacımıza en uygun şekli veremedi.
Peki, bu kadar insan neden doğanın mükemmel bir düzen içinde işlediğine inanıyor
canlılarla akraba yapılmış, ortak sorunları olduğu ve en önemlisi aynı kurallara bağlı olduğu anlaşılmıştır. Doğal kuralların insana hiç de müsamahalı olmadığı görülmüştür.
İnsan oluştuktan çok daha sonraki devirlere bakacak olursak bugün nimet olarak Tanrı'nın insana sunduğu söylenen sebze
EVRİM TEORİSİ VE EMPATİ DUYGUSU
Evrim teorisi ile insanın diğer varlıklardan farklı bir kaynaktan gelmediği, aynı kurallara bağlı olduğu, doğanın insanı özel olarak görmediği düşüncesidir. O ilahi ve gizemli yapının, bir anda, sürekli horladığımız ve farklı anlamlar yüklediğimiz
Buna inançlarımız ve tanrılarımız da dahildir. Dolayısıyla Evrim sadece maddi dünyayı öğreten bir bilim dalı değil, aynı zamanda sosyal olayları da anlamayı kolaylaştıran bir öğretidir. Bu bilinçten yoksun olan herkes er ya da geç kendini bir çıkmazın içinde bulacaktır.
olduğundan kuramın kendisi anlam bakımından değişmez). Bunların dışındaki her şey değişmeye adaydır. Çünkü mimarisini her an değiştiren bir Evren'de bazı şeylerin değişmeden kalabileceğini savunmak mantık dışıdır.
EVRENDE DEĞİŞMEYENLER
Evren'de başından beri değişmediğini bildiğimiz birkaç şey var. Bunlar: Işığın hızı, fizik kuralları, atalet (kütlenin hareketine karşı gösterilen direnç) ve Evrim Kuramı (içerisindeki öğeler tümüyle değişse bile, Evrim değişimi inceleyen bilim dalı
en azından onların koşullandırmasından meydana gelen sınırlı yönlenmelerden kurtulmuş olarak düşünmemiz gerekecektir. Bunu başaramayanlar yaratılışçı, başarmaya çalışanlar ise evrimci oluyorlar.
Bu da çevremizdeki ve Evren'deki gerçekleri tam anlamıyla anlamamıza engel olmaktadır. Eğer, Evren'in sırlarına ve temel yapısına gerçek anlamda erişmek istiyorsak, ne gariptir ki, beş duyumun dışında,
Evren'de ne gördüğümüz gibi bir renk, daha doğrusu tanımladığımız gibi ışık ne işittiğimiz gibi ses ve ne de algıladığımız gibi bir sıcaklık mevcuttur. Yani, duyu organlarımız, dış çevre ile beyin arasında bizi yanıltmakta ve beyinde, kapsamı sınırlı yorumlara neden olmaktadır.
EVRİMCİ VE YARATILIŞÇI
Evren'de algıladığımız şekilde renk, ses ve sıcaklık yoktur; onu siz sanal olarak yaratırsınız. Canlıların tümü maddenin değişik enerji düzeylerini, daha bilimsel bir tanımla, değişik frekanslı dalgaları, değişik algılar halinde belirlemektedir.
Toplu halde yaşayan insanların aralarında bazı kurallar olmadan yaşamaları imkansızdır. Bunu anlamaları da son derece normaldir. Bunun için uyduruk tanrıların bir şey demesi gerekmez.
ben de onunkini çalarım. O zaman bunun sonu alınmaz. Herhalde insan beyni bunları düşünebilecekti.
Netice olarak ahlaki kurallar da insan beyninin ürünüdür. Zaman içinde gerekli hale gelmiştir.
kuralları icat edemeyeceğini düşünmek olsa olsa dinlerin uyuşturduğu beyinlerin zırva ve safsata iddiaları olabilir.
Pek tabidir ki toplu halde yaşamak isteyen homo sapiens atalarımız bir arada huzurlu yaşamanın da kurallarını zaman içinde deneye yanıla öğrendiler. Birisi benim yiyeceğimi çalarsa
Dinleri de biz icat ettik. Hepsi de belki o zamanlar bir ihtiyaçtan doğdu. Bir ihtiyaç sonucu üretildi. İhtiyaç olmasa üretilmezdi.
Hadron çarpıştıran, şundan en fazla 20 sene sonra artık Mars gezegenine insanların seyahat planlarını yapabildikleri programlar yapan insan beyninin ahlaki
koyduklarımız, ürettiklerimize dönüp baktığımızda şu an bile çözemediğimiz, nasıl yapıldı dediğimiz eserleri yapabilen insanın "şu iyidir, şu kötüdür" diyemeyecek olması, bunu başaramaması imkansızdır.
Ahlaki kurallar da tıpkı dinler gibi yine bizim beynimizin ürünüdür. Tanrıları da biz yarattık.