Birkaç saatlik çatışmadan bölgesel nüfuz savaşına!
Bölgedeki bütün ülkelerin ve tarafların gözü Gazze’de. Herkes Trump’ın Gazze planının işe yarayıp yaramayacağını anlamaya çalışıyor. Plan işe yarasa da yaramasa da bütün bölgeyi etkileyecek yeni bir dönüm noktası olacak gibi görünüyor.
Bu durum Türkiye-İsrail nüfuz mücadelesinin de gidişatını şekillendirecek. Bu nedenle bu nüfuz mücadelesinin oldukça sert yaşandığı Suriye sahasındaki tarafların kulakları Gazze’ye dair haberlerde gözleri ise sahadaki durumda demek yanlış olmaz.
Peki son olarak Halep’in Kürt nüfusun yoğun olduğu Eşrefiye ve Şeyh Maksut Mahallelerindeki çatışmaları nasıl yorumlamak, nelerin ön sinyali olarak görmek gerek?
Halep’in Eşrefiye ve Şeyh Maksut Mahalleleri iç savaş döneminde Kamışlı merkezli siyasi ve silahlı oluşumlara bağlı hareket etti ancak her zaman bu yapılardan biraz daha farklı oldu. Esad yönetimi döneminde de Esad düştükten sonra da sahadaki silahlı yapıların konuşlanması bu iki mahallenin Kamışlı merkezli yapılardan uzak kalmasına neden oldu. Mahallelerdeki Kürtlerden oluşan silahlı yapılar ağırlıklı olarak kendi insan güçleri ile hareket etmek zorunda kaldı. Zaman zaman Şam ile uzlaştı, zaman zaman da başka silahlı yapılarla. Bu durumun temel sebebi saldırı ve çatışma hallerinde önce YPG ve sonra SDG olan silahlı güçlerin bu iki mahalleye ulaşmasını sağlayacak yolların başka grupların elinde olmasıydı. Son yıllarda ağırlıklı olarak Türkiye’nin desteklediği silahlı gruplar tarafından etrafı kuşatılan bu iki mahallede gerilim zaman zaman yatışsa da hep vardı.
Aslında Eş Şara yönetimi ile geçtiğimiz aylarda bu iki mahallenin güvenliği başta olmak üzere birçok konuda anlaşma da yapılmıştı. Ancak yaklaşık 2 aydır Şam, Eşrefiye ve Şeyh Maksut’taki Kürt güçlerin, sivillere ait binaları tank dahil ağır silahlarla hedef aldığını iddia ederken, suçlanan güçler Şam’a bağlı güçlerin provokasyon peşinde olduğunu ve anlaşmaya uymadıklarını savunuyordu. Kısa süre önce birkaç saat süren bir çatışma daha patlak verdi, gerilim kontrol altına alındı, SDG’den bir heyet Şam’a gitti ve Eş Şara yönetimi ile masaya oturdu. Kamuoyuna açıklandığı kadarıyla bir ateşkes sağlandı ancak iki mahalleye açılan yolların Şam tarafından kapatılması, kısacası mahallelerin kuşatma altında tutuluyor olması gerilimin hâlâ devam etmesine sebep oluyor.
Şeyh Maksut ve Eşrefiye neden gerilimin sürekli yüksek olduğu ve çatışma sebebi yerler?
Birçok sebep sayılabilir ancak en önemli iki sebepten biri SDG’nin kontrol ettiği alanı mümkün olduğunca geniş tutmak istemesine karşılık Şam’ın SDG’nin kontrolündeki bölgeleri olabildiğince daraltmak istemesi. SDG’ye bağlı olan ve Fırat Nehri’nin batısında kalan iki yer var; Eşrefiye ve Şeyh Maksut Mahalleleri. Bu durum da dikkate alındığında SDG’nin tamamen Fırat’ın doğusuna itilmesi açısından Şam ve Türkiye açısından bu iki mahallenin kontrolünün kimde olduğu daha da önem kazanıyor. Diğer sebep ise SDG üzerindeki baskıyı artırıp müzakerelerde daha az taleple masaya oturmasını sağlamak.
Amerikalılar bu çatışmalara ne diyor?
Amerika her ne kadar SDG’yi yerel müttefiki olarak değerlendiriyor olsa da Fırat’ın batısı ile şimdiye kadar hiç ilgilenmedi. Daha önce SDG’nin bu bölgelerdeki durumu, sorunları veya hedefleri konusunda herhangi bir girişimde bulunmayan Amerika’nın CENTCOM Komutanı Brad Cooper’ın ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın tam da Halep’in 2 mahallesinde gerilim devam ederken Mazlum Abdi ile görüşmesi elbette dikkat çekici. Ancak Bu görüşmeyi de Eşrefiye ve Şeyh Maksut Mahalleleri özelinde değerlendirmek doğru olmaz gibi görünüyor.
Amerika şu aralar sahadaki bütün tarafları az çok memnun edecek bir ara formül arayışında. Malum Türkiye ve Eş Şara yönetimi gücün Şam’da toplandığı bir yönetim biçimi isterken İsrail, Suriye’deki azınlıklar ve Eş Şara yönetimine güvenmeyen ülke içindeki kesim özerklikten federasyona farklı modeller uygulanması gerektiğini savunuyor.
Türkiye-İsrail nüfuz mücadelesi çerçevesinde gücün merkezde toplandığı bir sistem Türkiye’yi, özerklik benzeri modeller ise İsrail’i Suriye sahasında daha etkili hale getirebilir.
Amerikalıların çantasında nasıl bir ara formül şekilleniyor bilinmez ancak açıklamaları ile hem Ankara’yı hem de Eş Şara yönetimini oldukça mutlu eden Tom Barrack’ın etkisinin giderek azalması, yerini ise CENTCOM Komutanı Cooper’ın doldurması gidişatın pek de Türkiye’nin beklentilerine paralel olmadığını gösteriyor. Yine New York’taki BM Genel Kurulu boyunca Türkiye ile ABD arasında çeşitli düzeylerde yapılan görüşmelerde de anlaşıldığı kadarıyla Suriye’deki yönetim biçimi, SDG’nin durumu, öz yönetimin bekası gibi konularda bir sonuca varılamamış.
Biz yine Eşrefiye ve Şeyh Maksut Mahallelerine dönelim.
SDG bu iki mahalleye destek gönderemez mi?
Çok zor, belki birkaç defa silah vs. desteği sağlansa da sürekli açık bir lojistik hat oluşturmak SDG açısından imkansız. Çünkü SDG’nin kontrol ettiği bölgelerle bu iki mahalle arasındaki ara ve ana yolların tamamı Türkiye destekli silahlı grupların kontrolünde.
Eş Şara yönetimi ve Türkiye açısından bu iki mahallenin SDG kontrolünden çıkarılması ne anlama geliyor?
Elbette oyun kurallarını baştan sona değiştirecek bir gelişme olmaz ancak SDG üzerindeki baskının artırılması açısından etkili olabilir. Yine Türkiye’nin desteklediği silahlı grupları Teşrin Barajından itibaren Fırat Nehri boyunca yerleştirdiği, takviye ettiği ve SDG’nin bu hat boyunca büyük ölçüde yolunu kestiği biliniyor. Yine Kürt-Arap ittifakı olan öz yönetim ve SDG içindeki Arap aşiretlerinin ittifaktan ayrılması için devam eden girişimlerin daha da yoğunlaştırılması şaşırtıcı olmaz.
Peki Türkiye SDG’ye bir askeri operasyon yapar mı?
Bu ihtimalin en azından şimdilik oldukça zayıf olduğunu belirtmek gerekiyor ancak Türkiye ve Eş Şara yönetimi hem Arap aşiretlerinin Kürtlerle ittifakını bozmak hem de Rakka, Deir Ez Zor gibi SDG’nin kontrolündeki bölgelerin Şam’a devredilmesi için baskıyı artıracak gibi görünüyor.
Eş Şara yönetimi ile SDG savaşa doğru mu gidiyor?
Bu ihtimalin de oldukça zayıf olduğunu söylemek mümkün. Her ne kadar Halep kırsalı gibi yerlerde Şam’a bağlı silahlı gruplar ile SDG arasında çatışmalar olsa da sahada Şam’dan gönderilen gruplardan çok Türkiye destekli silahlı grupların etkili olduğu biliniyor. Evet, Türkiye’nin SDG’ye yönelik hamleleri Eş Şara yönetimi açısından memnuniyetle karşılanıyor ancak işin tam anlamıyla bir çatışmaya dönüşmesi için Şam’ın elinde ne yeterli adam var ne de silah. Diğer taraftan SDG’nin de silah başta olmak üzere bütün lojistiğinin ABD tarafından sağlandığı ve bu nedenle ABD’nin yeşil ışığı olmadan bir çatışmaya giremeyeceği açık.
Şimdilik sahadaki gerilimin bu seviyede devam etmesi ihtimali kuvvetli görünüyor. Elbette Gazze’deki gidişat, buna bağlı olarak İsrail’in Suriye’den çekilip çekilmeyeceği, Şam ile imzalaması beklenen güvenlik anlaşmasının içeriği, Amerika’nın şu aralar bulmaya çalıştığı ara formülün muhteviyatı gibi birçok faktör sahadaki durumu doğrudan etkileyecek.