Gerçi bu durumu The Studio da eleştiriyor ama oradaki başkan sinemayı seviyor en azından. Uyduruk da olsa işgüzar da davransa filmleri güzelleştirmek için çaba gösteriyor. Hoş The Offer'daki de seviyor ama estetik kaygıdan ziyade açgözlülüğü daha ön planda.

Bu arada Daredevil ve Andor'da ülkemizde özellikle son zamanlarda yaşananlarla çok parallelik kuruyoruz doğal olarak. Ama sadece Amerikan yapımı bir komedi dizisinde "Büyük boy mısırdan ne kadar para kazansak?" cümlesinin uğratacağı dumuru da beklemiyorsun. Simülasyon iyice şaştı.

6. bölümün senaryosu bir başka olmuş. Matt gibi stüdyo başkanı değiliz ama herhangi bir sinefil bu bölümdeki diyalogların çoğuna en az bir kere tanık olmuştur. Sahip olunan sinema kültürü ve birikim nezdinde bir ortamda o yabancılaşma ve yalnız olma hissi illa yaşanmıştır.

The Expendables 3 (Cehennem Melekleri 3) filminin Cannes Film Festivali'ndeki prömiyerinin yapılacağı gün yaşandı bu manzaralar.

Bu bölümde görsel efekt ve yaratım sürecinin dışında Ahmed Best'in de hakkı teslim edilmiş. Çerçöple muazzam bir ritim ve müzik yakalayan Stomp sayesinde keşfedilmiş ve kabul edelim çoğumuzun irrite olduğu Jar Jar Binks'e her anlamda ruhunu katan bir sanatçı haline gelmiş.

Doğa Karakaş, Can Bartu Aslan, Ozan Çelik, Tansu Biçer ve bariz bir Fethullah Gülen temsili çizen Orhan Güner gibi çok başarılı oyunculuklar da filmin hanesine bir başka artı olarak yazılabilir. Teknik yönleriyle de bir ilk film olarak çok başarılı olduğunu da hatırlatalım.

Yurdun kasvetli atmosferi ile laik ve çağdaş eğitim sisteminin olduğu bir okul hayatı harmanlanarak aktarılırken, iki hayatı birlikte idame ettirmeye çalışan Ahmet'in aşk ve arkadaşlığı tanıma süreciyle de destekleniyor. Senaryodaki politik ve psikolojik refleksler de cabası.