#Umitözdağ
Yıllardır söyledik akepe'nin 🐑🐑🐑🐑'ne anlamamakta ısrar ettiler.Mihp partisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne İHANETİN önde gideni!!!
!https://x.com/umitozdag/status/1997020937103843590?t=y_o5eCdu057m16Juw0Ling&s=08
December 6, 2025 at 8:03 AM
Ümit Özdağ: Cosa pensi che pensino la polizia, la gendarmeria e i soldati che non parlano?

https://www.csseo.org/1029465/

Fonte: https://x.com/umitozdag/status/1997020937103843590 https://i.redd.it/0fc2o6qclg5g1.jpeg di Trevorego
Ümit Özdağ: Cosa pensi che pensino la polizia, la gendarmeria e i soldati che non parlano? - Centro Studi sulla Storia dell'Europa Orientale
Fonte: https://x.com/umitozdag/status/1997020937103843590
www.csseo.org
December 5, 2025 at 11:34 PM
Güncel News press ÜMİT ÖZDAĞ; TÜRKİYE'NİN ERKEN GENEL SEÇİME İHTİYACI VAR #ÜmitÖzdağ #TürkiyeSeçim2023 #ErkenSeçim #Mersin #ZaferPartisi
ÜMİT ÖZDAĞ; TÜRKİYE'NİN ERKEN GENEL SEÇİME İHTİYACI VAR
ÜMİT ÖZDAĞ; TÜRKİYE'NİN ERKEN GENEL SEÇİME İHTİYACI VAR Değerli basın mevcutları, Mersin'de iki buçuk gün sürecek temaslarda bulunmak, yurttaşlarımızla bir araya gelmek, kurumları ziyaret etmek ve esnaf ziyaretleri gerçekleştirmek için bulunuyoruz. Yine Mersin ziyaretimiz çerçevesinde Adalet Mülkün Temelidir Derneği’nin, 27. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü'nün, Gelecek Bin Yıl Derneğinin ortak bir şekilde gerçekleştirmiş oldukları panelde Öcalan Komisyonu’nun yapmış olduğu faaliyetlerin perde arkası konusundaki görüşlerimizi değerli Mersinlilerle paylaşacağız. Panele benim dışımda Prof. Dr. Süheyl Batum ve Terör Uzmanı Gazi Emekli Subay Abdullah Ağar katılacaklar. Yarın da gerçekleştireceğimiz temaslardan sonra Mersin'in ilçelerinde Ankara'ya döneceğiz. Zafer Partisi'nin Mersin'de çalışmaları, Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi etkili ve ses getirici bir şekilde devam ediyor. İl Başkanımızı ve İlçe Başkanlarımızı başarılı çalışmalarından dolayı kutluyorum. Bizler de Genel Merkez olarak bundan sonra Mersin'de, Adana'da, Antalya'da daha sık sahada olacağız. Türkiye'nin erken genel seçime ihtiyacı var. Hem de hiç vakit geçirmeden, çünkü ülkemiz ağır bir ekonomik buhranın pençesinde 8 seneden beri kıvranıyor. 8 seneden bu yana sabit gelirlilerin, maaşlarıyla geçinenlerin, emekleriyle geçirenlerin, esnafın, çiftçinin milli gelirden aldığı pay azalıyor. Küçük bir azınlık verilen ihalelerle zenginleşmeye devam ederken, toplumun yüzde 80’i ağır bir fakirleşme ve yoksulluk içerisinde hayata tutunma mücadelesi veriyor. On altı milyon emekli, dul ve yetim almış oldukları maaşla ancak aç kalmama mücadelesi verebiliyorlar. Asgari ücret ancak küçük bir grup tarafından alınması gereken ücretken, çalışanların büyük bir bölümü asgari ücretle geçinmek zorunda bırakılıyorlar ki, asgari ücret olarak belirledikleri rakamın bugün gerçek satın alma değeri 15 bin liraya düşmüş durumda. Yani asgari ücretle çalışanlar da açlığa mahkûm ediliyorlar. Hukukun olmadığı bir ülkede ekonomi gelişmez. Doğru eğitim politikalarının izlenmediği bir ülkede eğitim istihdamla birleşemez. Türkiye de bu krizi yaşıyor. Bir taraftan çok kötü düzenlenmiş bir eğitim sistemi, yeni genç işsizler üretiyor. Öbür taraftan düşman ceza hukuku uygulamaları, zirveye çıkan adaletsizlik, iş dünyasının Türkiye'den dışarıya sermaye transferi yapmasına neden oluyor. Ve Türk sanayisi bir çöküş süreci yaşıyor. Sanayiciler fabrikaları kapatırsa zaten çok yüksek olan işsizlik zirve yapacak. Ve Türk sanayicisi hukukun hâkim olmadığı bir ortamda, uluslararası üretimle rekabet edebilecek bütün şartlar elinden alınmış bir şekilde sermayesini yurtdışına götürmek zorunda bırakılıyor. İşte Türkiye'nin 30 yılda inşa ettiği tekstil sektörünün şimdi birkaç sene içerisinde Mısır'a göç ettiğini görüyoruz. 5 milyar dolardan daha fazla para sadece tekstil sektöründe Türkiye'den Mısır'a giden paradır. 324 binin üzerinde tekstil işçisi işsiz kalmıştır. Mısır'a ayakkabı ve mobilya sanayisi de Türkiye'den kaçıyor. Ve siz burada Türk sanayicisine yüzde elli faizle kredi verirken kıskandığını söylediğiniz Almanya'da sanayici yüzde 3 faizle kredi alıyor. Türk sanayicisi organize sanayi bölgesinde yatırım yapmak istediği zaman metrekaresine 3 yüz, 4 yüz, 5 yüz euro verirken Alman sanayicisi 25 ile 40 euro arasında ücret ödüyor. Böyle şartlar altında Türk sanayicisinin nasıl uluslararası alanda rekabet etmesini ve hayatta kalmasını bekliyorsunuz? AK Parti'nin bütün bu ekonomik sorunları çözmek için hiçbir reçetesi yoktur. Yine geldikleri nokta yeni TOKİ aracılığıyla binalar yaparak vatandaşı ev sahibi yapma iddiasıdır. Eğer bu ülkede 13 milyon sığınmacı ve kaçağın gelmesine izin vermeseydiniz ev kiraları böyle yüksek olmayacaktı. Türk insanı kirasını ödemek için kredi çekmek zorunda kalmayacaktı. Emekli emekliye ayrılırken aldığı tazminatla ev satın alabilecekti. Ama bütün bunları siz imkânsız hale getirdiniz ve şimdi daha önce teslim edilip edilmedikleri belli olmayan konut projelerinden bir tanesinden başka Türkiye'nin gündemine hiçbir şey getiremiyorsunuz. Onun için bu ekonomik buhranı aşmanın yolu derhal Türkiye'nin erken seçime gitmesidir. Üstelik Öcalan komisyonu aracılığıyla PKK terör örgütünün elebaşısı Abdullah Öcalan'la ne pazarlıklar yaptığınızı görüyoruz. Böyle bir meclisin anayasayı değiştirmesi ve bu değişiklikleri Öcalan'ın İmralı'da kendisini ziyaret eden ayağına giden milletvekillerine dikte ettirmesi sürecini kabul etmiyoruz. Türk millet de kabul etmiyor. Eğer kendinize güveniyorsanız hadi gelin seçime gidelim siz seçimde Öcalan'ın ve DEM’in desteğiyle iktidara girebilecek misiniz görelim. Ne demişlerdi Türk milletine? ‘Pazarlık yok, PKK silah bırakacak kendisini feshedecek’. Oysa şimdi Abdullah Öcalan'la yapılan görüşme sonrasında Öcalan'ın ayağına giden milletvekilleri komisyona Öcalan'ın talepleri doğrultusunda bilgi vereceklermiş. Komisyon da hangi anayasal değişikliklerin yapılması gerektiğini raporlaştıracakmış. Bu pazarlık değilse ne pazarlıktır? Abdullah Öcalan ne zamandan beri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden çıkacak yasaların ne olacağını belirleyecek adam olmuştur? İnanılır gibi değil bir taraftan anayasa mahkemesinin aldığı kararları uygulamayı reddeden bir hükümet, öbür taraftan anayasayı ve yasaları nasıl değiştirmesi gerektiğinin pazarlığını Abdullah Öcalan'la yapan bir yönetim. Bu kabul edilebilir değil. Artık Türk milletine sorma vakti gelmiştir ve siz Öcalan Komisyonunda Öcalan'la pazarlık yapın; biz de Zafer Partisi olarak bütün Türkiye'yi parlamentoya çevirerek sokak sokak, meydan meydan, şehir şehir, ilçe ilçe dolaşmaya ve bu gerçekleri Türk milletine anlatmaya devam edeceğiz.” “Türkiye Cumhuriyeti'nin terörist örgütün elebaşısından öğreneceği hiçbir şey yoktur” Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın Cumhuriyet Halk Partisi’nin İmralı’ya gitmemesine ilişkin gelen soruya verdiği cevap: “Ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi derhal komisyondan da çekilerek bu konudaki samimiyetini göstermelidir. Ana muhalefet partisinin yarın ve pazar günü yeni programı var. Buradan Sayın Özgün Özel'e daveti için teşekkür ediyorum. Görevlendirdiğim arkadaşlar Cumhuriyet Halk Partisi'nin kongresine katılacaklar. Bu kongrede yeni program aynı zamanda kabul edilecekmiş ve bu programı gözden geçirdik biz de arkadaşlarımızla. Eşit vatandaşlık söyleminin Abdullah Öcalan ve PKK söylemi olduğunu biliyoruz. Sayın Özgür Özel'e buradan iletmek istediğim husus Cumhuriyet Halk Partisi'nin Öcalan tarafından uydurulan bir kavramı kullanmaması gereğidir. Atatürk zaten Cumhuriyeti kurarken bütün vatandaşların eşitliğini sağlamıştır. Bir terörist örgütün elebaşısından vatandaşlık konusunda öğreneceği Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir şey yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi'nin öğreneceği bir şey olduğunu düşünmüyorum.” Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın erken genel seçip olup olmayacağına ilişkin gelen soruya verdiği cevap: “Biz önce erken genel seçimin olması için mücadele ediyoruz. Bunun zemini oluşsun, ondan sonra her türlü siyasetteki gelişmeyi konuşur ve değerlendiririz.” ÜMİT ÖZDAĞ,TÜRKİYE'NİN,ERKEN,GENEL,SEÇİME,İHTİYACI,VAR #ESHAHABER.COM.TR GÜNCEL GÜNDEM HABERLERİ
www.eshahaber.com.tr
November 28, 2025 at 11:09 AM
Güncel News press ÜMİT ÖZDAĞ; TÜRKİYE'NİN ERKEN GENEL SEÇİME İHTİYACI VAR #ÜmitÖzdağ #ErkenSeçim #ZaferPartisi #Mersin #Türkiye
ÜMİT ÖZDAĞ; TÜRKİYE'NİN ERKEN GENEL SEÇİME İHTİYACI VAR
ÜMİT ÖZDAĞ; TÜRKİYE'NİN ERKEN GENEL SEÇİME İHTİYACI VAR Değerli basın mevcutları, Mersin'de iki buçuk gün sürecek temaslarda bulunmak, yurttaşlarımızla bir araya gelmek, kurumları ziyaret etmek ve esnaf ziyaretleri gerçekleştirmek için bulunuyoruz. Yine Mersin ziyaretimiz çerçevesinde Adalet Mülkün Temelidir Derneği’nin, 27. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü'nün, Gelecek Bin Yıl Derneğinin ortak bir şekilde gerçekleştirmiş oldukları panelde Öcalan Komisyonu’nun yapmış olduğu faaliyetlerin perde arkası konusundaki görüşlerimizi değerli Mersinlilerle paylaşacağız. Panele benim dışımda Prof. Dr. Süheyl Batum ve Terör Uzmanı Gazi Emekli Subay Abdullah Ağar katılacaklar. Yarın da gerçekleştireceğimiz temaslardan sonra Mersin'in ilçelerinde Ankara'ya döneceğiz. Zafer Partisi'nin Mersin'de çalışmaları, Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi etkili ve ses getirici bir şekilde devam ediyor. İl Başkanımızı ve İlçe Başkanlarımızı başarılı çalışmalarından dolayı kutluyorum. Bizler de Genel Merkez olarak bundan sonra Mersin'de, Adana'da, Antalya'da daha sık sahada olacağız. Türkiye'nin erken genel seçime ihtiyacı var. Hem de hiç vakit geçirmeden, çünkü ülkemiz ağır bir ekonomik buhranın pençesinde 8 seneden beri kıvranıyor. 8 seneden bu yana sabit gelirlilerin, maaşlarıyla geçinenlerin, emekleriyle geçirenlerin, esnafın, çiftçinin milli gelirden aldığı pay azalıyor. Küçük bir azınlık verilen ihalelerle zenginleşmeye devam ederken, toplumun yüzde 80’i ağır bir fakirleşme ve yoksulluk içerisinde hayata tutunma mücadelesi veriyor. On altı milyon emekli, dul ve yetim almış oldukları maaşla ancak aç kalmama mücadelesi verebiliyorlar. Asgari ücret ancak küçük bir grup tarafından alınması gereken ücretken, çalışanların büyük bir bölümü asgari ücretle geçinmek zorunda bırakılıyorlar ki, asgari ücret olarak belirledikleri rakamın bugün gerçek satın alma değeri 15 bin liraya düşmüş durumda. Yani asgari ücretle çalışanlar da açlığa mahkûm ediliyorlar. Hukukun olmadığı bir ülkede ekonomi gelişmez. Doğru eğitim politikalarının izlenmediği bir ülkede eğitim istihdamla birleşemez. Türkiye de bu krizi yaşıyor. Bir taraftan çok kötü düzenlenmiş bir eğitim sistemi, yeni genç işsizler üretiyor. Öbür taraftan düşman ceza hukuku uygulamaları, zirveye çıkan adaletsizlik, iş dünyasının Türkiye'den dışarıya sermaye transferi yapmasına neden oluyor. Ve Türk sanayisi bir çöküş süreci yaşıyor. Sanayiciler fabrikaları kapatırsa zaten çok yüksek olan işsizlik zirve yapacak. Ve Türk sanayicisi hukukun hâkim olmadığı bir ortamda, uluslararası üretimle rekabet edebilecek bütün şartlar elinden alınmış bir şekilde sermayesini yurtdışına götürmek zorunda bırakılıyor. İşte Türkiye'nin 30 yılda inşa ettiği tekstil sektörünün şimdi birkaç sene içerisinde Mısır'a göç ettiğini görüyoruz. 5 milyar dolardan daha fazla para sadece tekstil sektöründe Türkiye'den Mısır'a giden paradır. 324 binin üzerinde tekstil işçisi işsiz kalmıştır. Mısır'a ayakkabı ve mobilya sanayisi de Türkiye'den kaçıyor. Ve siz burada Türk sanayicisine yüzde elli faizle kredi verirken kıskandığını söylediğiniz Almanya'da sanayici yüzde 3 faizle kredi alıyor. Türk sanayicisi organize sanayi bölgesinde yatırım yapmak istediği zaman metrekaresine 3 yüz, 4 yüz, 5 yüz euro verirken Alman sanayicisi 25 ile 40 euro arasında ücret ödüyor. Böyle şartlar altında Türk sanayicisinin nasıl uluslararası alanda rekabet etmesini ve hayatta kalmasını bekliyorsunuz? AK Parti'nin bütün bu ekonomik sorunları çözmek için hiçbir reçetesi yoktur. Yine geldikleri nokta yeni TOKİ aracılığıyla binalar yaparak vatandaşı ev sahibi yapma iddiasıdır. Eğer bu ülkede 13 milyon sığınmacı ve kaçağın gelmesine izin vermeseydiniz ev kiraları böyle yüksek olmayacaktı. Türk insanı kirasını ödemek için kredi çekmek zorunda kalmayacaktı. Emekli emekliye ayrılırken aldığı tazminatla ev satın alabilecekti. Ama bütün bunları siz imkânsız hale getirdiniz ve şimdi daha önce teslim edilip edilmedikleri belli olmayan konut projelerinden bir tanesinden başka Türkiye'nin gündemine hiçbir şey getiremiyorsunuz. Onun için bu ekonomik buhranı aşmanın yolu derhal Türkiye'nin erken seçime gitmesidir. Üstelik Öcalan komisyonu aracılığıyla PKK terör örgütünün elebaşısı Abdullah Öcalan'la ne pazarlıklar yaptığınızı görüyoruz. Böyle bir meclisin anayasayı değiştirmesi ve bu değişiklikleri Öcalan'ın İmralı'da kendisini ziyaret eden ayağına giden milletvekillerine dikte ettirmesi sürecini kabul etmiyoruz. Türk millet de kabul etmiyor. Eğer kendinize güveniyorsanız hadi gelin seçime gidelim siz seçimde Öcalan'ın ve DEM’in desteğiyle iktidara girebilecek misiniz görelim. Ne demişlerdi Türk milletine? ‘Pazarlık yok, PKK silah bırakacak kendisini feshedecek’. Oysa şimdi Abdullah Öcalan'la yapılan görüşme sonrasında Öcalan'ın ayağına giden milletvekilleri komisyona Öcalan'ın talepleri doğrultusunda bilgi vereceklermiş. Komisyon da hangi anayasal değişikliklerin yapılması gerektiğini raporlaştıracakmış. Bu pazarlık değilse ne pazarlıktır? Abdullah Öcalan ne zamandan beri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden çıkacak yasaların ne olacağını belirleyecek adam olmuştur? İnanılır gibi değil bir taraftan anayasa mahkemesinin aldığı kararları uygulamayı reddeden bir hükümet, öbür taraftan anayasayı ve yasaları nasıl değiştirmesi gerektiğinin pazarlığını Abdullah Öcalan'la yapan bir yönetim. Bu kabul edilebilir değil. Artık Türk milletine sorma vakti gelmiştir ve siz Öcalan Komisyonunda Öcalan'la pazarlık yapın; biz de Zafer Partisi olarak bütün Türkiye'yi parlamentoya çevirerek sokak sokak, meydan meydan, şehir şehir, ilçe ilçe dolaşmaya ve bu gerçekleri Türk milletine anlatmaya devam edeceğiz.” “Türkiye Cumhuriyeti'nin terörist örgütün elebaşısından öğreneceği hiçbir şey yoktur” Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın Cumhuriyet Halk Partisi’nin İmralı’ya gitmemesine ilişkin gelen soruya verdiği cevap: “Ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi derhal komisyondan da çekilerek bu konudaki samimiyetini göstermelidir. Ana muhalefet partisinin yarın ve pazar günü yeni programı var. Buradan Sayın Özgün Özel'e daveti için teşekkür ediyorum. Görevlendirdiğim arkadaşlar Cumhuriyet Halk Partisi'nin kongresine katılacaklar. Bu kongrede yeni program aynı zamanda kabul edilecekmiş ve bu programı gözden geçirdik biz de arkadaşlarımızla. Eşit vatandaşlık söyleminin Abdullah Öcalan ve PKK söylemi olduğunu biliyoruz. Sayın Özgür Özel'e buradan iletmek istediğim husus Cumhuriyet Halk Partisi'nin Öcalan tarafından uydurulan bir kavramı kullanmaması gereğidir. Atatürk zaten Cumhuriyeti kurarken bütün vatandaşların eşitliğini sağlamıştır. Bir terörist örgütün elebaşısından vatandaşlık konusunda öğreneceği Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir şey yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi'nin öğreneceği bir şey olduğunu düşünmüyorum.” Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın erken genel seçip olup olmayacağına ilişkin gelen soruya verdiği cevap: “Biz önce erken genel seçimin olması için mücadele ediyoruz. Bunun zemini oluşsun, ondan sonra her türlü siyasetteki gelişmeyi konuşur ve değerlendiririz.” ÜMİT ÖZDAĞ,TÜRKİYE'NİN,ERKEN,GENEL,SEÇİME,İHTİYACI,VAR #ESHAHABER.COM.TR GÜNCEL GÜNDEM HABERLERİ
www.eshahaber.com.tr
November 28, 2025 at 10:15 AM
🟡 Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın Çarpıcı Açıklamaları Gündem Oldu!

💬"ÖCALAN, ANKARA'DA KURACAĞI SİYASİ PARTİNİN BAŞINA GEÇECEK!"

#ZaferPartisi #ÜmitÖzdağ #DevletBahçeli #FetiYıldız #Haber
November 20, 2025 at 11:14 AM
#ÜmitÖzdağ : “MHP Genel Başkan yardımcısı Türkiye Cumhuriyeti’nin yeniden kurulacağını açık bir şekilde yazdı.

Şimdi #Öcalan ’a neden ‘kurucu önder’ dedikleri meydana çıktı.”

#MaydonozDöner #dishekimiatamasıhemen #THM
November 19, 2025 at 10:13 AM
Güncel News press Ümit Özdağ; TÜRKİYE'DE KÜRT SORUNU DİYE BİR SORUN YOKTUR #ÜmitÖzdağ #Türkiye #KürtSorunu #Ekonomi #PKK
Ümit Özdağ; TÜRKİYE'DE KÜRT SORUNU DİYE BİR SORUN YOKTUR
Prof. Dr. Ümit Özdağ: “2025 yılı ülkemiz açısından çok ağır zorluklarla geçti. Bir yandan 8 seneden bu yana dar gelirli ve sabit gelirli yurttaşlarımızın milli gelirden aldığı payı azaltan, sanayi üretimini durduran, tarımda üretimi tasviye eden ekonomik buhranın ağırlığı bir kabus gibi Türkiye'nin üzerine çökerken, öte yandan bu ağır ekonomik krizi açmak için Türkiye'nin önüne hiçbir perspektif koymayan iktidar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş esaslarını PKK terör örgütü ve onun katil elebaşısı Abdullah Öcalan'la yapmış olduğu pazarlıklar çerçevesinde tasviyeye başladığı bir sürecin içerisine girdi. 2025 evet çok çok zor geçti ve Türkiye Cumhuriyeti ne yazık ki 2026 yılında tarihsel bir kırılmaya doğru sürüklenmek isteniyor. Bu önümüzdeki yıl yaşanacaklar Cumhuriyet tarihinin her anlamda en ağır ve sonuçları açısından en korkutucu gelişmeleri olabilir. PKK terör örgütü ile yapılan pazarlıklar konusunda şimdiye kadar duymuş olduklarımız İstiklal Savaşı vererek kurmuş olduğumuz Cumhuriyete bir terör örgütünün adeta ortak olarak getirilmek istendiğini gösteriyor. Esasen bu tespitimizi DEM Eş Başkanı Tuncer Bakırhan da ‘Cumhuriyete ortak oluyoruz’ açıklamasıyla doğruluyor. Bu Cumhuriyetin kırılma süreci devam ederken 8 seneden beri devam eden ekonomik buhranın 2026 senesi içerisinde daha da ağırlaşacağı gözüküyor. Ne yazık ki Türkiye yanlış ekonomik politikalar neticesinde ağır bir sanayisizleşme süreci içerisine girmiştir. Türk sanayicisi hükümetin yanlış politikalarının bedelini ya bu ülkeden kaçıp sermayesini başka ülkelere götürerek ya da malını mülkünü yabancı fonlara satarak kurtarmaya çalışmaktadır. Hükümetin politik duruşundan hoşlanmadığı sermayedarları sanayicileri önce Maliye Bakanlığı'nın cezalandırma sistemiyle baskı altına aldığını bu da yetmezse düşman ceza hukuku uygulamalarıyla malına mülküne her türlü anayasal güvenceden uzaklaştırılmış bir şekilde el koyabildiğini görüyoruz. Bir ülkede ekonomik istikrarın olması sağlam bir adalet sistemine ve kaliteli bir eğitime bağlıdır. Bugün ülkemizde ne yazık ki adil bir adalet sistemi ve kaliteli bir eğitim yoktur. Adaletin olmadığı yerde ekonomik gelişmeden ve ekonomik istikrardan bahsetmek mümkün değildir. 30 yıldan beri Türkiye'nin büyük yatırımlar yaparak geliştirmiş olduğu tekstil sanayinin durumu ortadadır. 364 bin tekstil işçisi geçen sene işlerini kaybettiler. Tekstilde 4,5 ile 5 milyar dolarlık bir sermaye Türkiye'den sadece Mısır'a gitti. Balkan ülkelerine gidenlerden bahsetmiyoruz bile. Ama sadece tekstil değil. Mobilya, ayakkabıcılık gibi sektörler de Mısır gibi ülkelere kendilerini kaymak zorunda hissediyorlar. Bu durum sürdürülebilir değildir. Nitekim bunun sürdürülemez olduğunu Türk hazır giyim ve tekstil sanayinin önde gelen isimlerinden birisi olan Abdullah Kiğılı, geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu bir açıklamayla, kamuoyuyla paylaştı. Gelecek altı ay içerisinde tekstilde yaşanacak büyük çöküşü haber verdi. Bakın bu kişi bir siyasi kimliğe sahip değil. Hatta yakın zamana kadar yapmış olduğu açıklamalarda Recep Tayyip Erdoğan'ı ve AK Parti'yi birçok noktada desteklediğimi de biliyoruz. Ancak gelinen aşama şunu gösteriyor: Artık sanayici yok olma tehdidiyle karşı karşıya. Geçtiğimiz günlerde İzmir'de düzenlenen bir tekstil fuarına gittik. Değerli arkadaşlar kumaşların yüzde 80’i ithaldi. Bu sadece o fuarda gördüğümüz manzara değil. Bu Türkiye'de üretimin ne noktaya geldiğinin genel manzarası olmak durumunda. İktidarın, üreticinin önünü açmak gibi en ufak bir kaygısı yok. Aksine daha fazla vergi daha fazla ceza ile üreticinin önü etkili bir şekilde kısa vadeli ve parti çıkarına dayanan hesaplarla kesilmeye devam ediliyor. Bu 2025'ten 2026'ya ağırlaşarak devam eden ekonomik buhran toplumun üzerine bir kâbus gibi çökerken görüyoruz ki Öcalan'la ve PKK terör örgütü ile sürdürülen görüşmelerde de terör örgütüne ve Öcalan'a tavizler verilmeye devam ediliyor. Öcalan'ın İmralı'dan notları sızdı. Bu notlarda büyük ve önemli iddialar var. Birisi de çıkıp bunlar yalan demiyor. Öcalan Lozan bitti diyormuş. Var mı böyle bir şey kardeşim? Abdullah Öcalan'a siz İmralı'da Lozan bitti dedirtiyor musunuz? Kim bitirmiş Lozan’ı? Ordumuz hangi mağlubiyete uğramış ki Lozan bitmiş? Bu ne hadsizliktir? Ve bu terörist başıyla şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki Öcalan Komisyonu nasıl görüşeceğini tartışıyor. En son buldukları formül adaya gidelim başına bir şey gelir daha sonra. Adaya gitmeyelim ee ne yapalım? Öcalan'la uzaktan görüntülü görüşme yapalım. Ya Türkiye Büyük Millet Meclisi mensupları: Millet Meclisi milli mabettir ve Türk milletinin egemenliğini temsil eder. Bunun mensupları bir terör örgütünün elebaşısıyla ne görüşecek? Bu Türk milletine yapılmış bir hakaret değil midir? Bu PKK terör örgütü tarafından öldürülen asker, sivil, polis, jandarma, milli istihbaratçı 15 bin yurttaşımız var. Bunlara yapılmış büyük bir haksızlık değil midir? Öcalan'la uzaktan görüşme yapılırken Selahattin Demirtaş da önümüzdeki günlerde serbest bırakılacak ve siyasette aktif rol alacak. Bu nasıl bir iştir ki ana muhalefet partisinin bütün belediye başkanları hapishanede, Silivri’de yatıp ellerinden Twitter hesapları bile alınırken Selahattin Demirtaş dışarıya çıkacak ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Anayasa’nın nasıl yapılacağının pazarlığını yapacak. Böyle bir Türkiye'yi Türk milletine nasıl kabul ettireceğinizi düşünüyorsunuz. Başından beri Türk milletine söylenen büyük bir yalan vardı. ‘Biz hiçbir taviz vermiyoruz, hiçbir pazarlık yapmayacağız PKK bütün unsurlarıyla silah bırakacak’ PKK hiçbir unsuruyla silah bırakmadı. YPG de silah bırakacak denildi. YPG de silah bırakmadı. Ama şimdi görüyoruz ki YPG'yi buharlaştırmak için yeni bir formül bulmuşlar. Artık YPG demeyeceklermiş, SDG diyeceklermiş. SDG deyince de YPG kendiliğinden yok olacakmış. Siz bu milletin aklıyla alay mı ediyorsunuz? Suriye'nin kuzeyinde bir ‘PKKistan’ kurulduğunu bu millet görmüyor mu zannediyorsunuz? Evet, Suriye'nin kuzeyinde bu süreçte bir ‘PKKistan’ kuruluyor. Yine bu müzakerelerin bir parçası olarak 1990'ların başında Türkiye'den Irak'a gidip Kuzey Irak'ta Mahmur Kampı'nı oluşturup burada PKK Terör Örgütü’ne lojistik destek veren kamp sakinleri, sakin dediğime bakmayın hiçbir zaman sakin değildiler, terörün parçasıydılar. Şimdi Türkiye'ye dönüyorlarmış. Türk Milleti bunları kabullenmeyecek. Bu millet ekonomik krizle yaşamayı kabul eder. Bu millet adaletsizliklere isyan eder ama sabreder. Ancak bu milletin devletine bir terör örgütünü ortak olarak getiremezsiniz. Türkiye'de Kürt sorunu diye bir sorun yoktur. Türkiye'de etnik bir sorun yoktur. Türkiye'de olan sorun bir politik, ideolojik bölücülük sorunudur. Hiç kimse bize bir yurttaşımızın ana dili Kürtçe olduğu için mağdur olduğu yalanını söyleyemez. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ana dili Kürtçe olan milletvekilleri, bakanlar, genel müdürler mi mağdur? Ya da Ege'de, Akdeniz'de kıyılarındaki beş yıldızlı otellerin sahipleri mi mağdur? Yoksa Kastamonu'nun Van'ın köyündeki köylü çiftçi mi mağdur? Türkiye'de mağduriyet etnik merkezli değil, sosyal sınıf merkezlidir kardeşim. Bu millet bu gerçeği biliyor. Şimdi devletinin Öcalan'a ve PKK'ya teslim edilmesine hayır demeye, çok güçlü bir hayır demeye hazırlanıyor. Duyduğumuz hususlardan bir tanesi PKK bir narkoterör örgütüdür. Bu narkoterör örgütü batılı istihbarat servislerinin de desteğiyle on yıllardan bu yana Afganistan ve Orta Doğu'dan Avrupa pazarlarına taşımış olduğu narkotik ürünlerden elde etmiş olduğu gelirle Türkiye'ye karşı bir terör sürecini finanse etmiştir. Keza Avrupa'da PKK'nın geniş bir baskı ve haraç ağı vardır. Yine Batı'nın onayıyla bu narkoterörden gelen paranın önemli bir bölümü aklanmıştır Batı tarafından. Şimdi Öcalan'ın Türkiye'ye bu parayı da sizin kontrolünüze verelim dediğini duyuyoruz. Olacak şey değil. Bir terör örgütünü muhatap olarak aldığınız zaman karşınıza bu tür ahlaksız tekliflerin dahi gelmesinin nasıl mümkün olduğunu görüyoruz. Biz Zafer Partisi olarak bu sürece daha ilk günden itibaren itirazımızı dile getirdik ve bu sürecin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bir kırılmaya sürükleyeceğini Türk milletine ifade ettik. Bunu bu şekilde kararlı bir üslupla ve muhalefetimizi bütün Türkiye'yi parlamento yaparak sokağa taşıdığımız için de ceza olarak 5 ay Silivri’de düşman ceza hukukuyla tutuklu bir şekilde bulunduruldum. Ama ne bu tutukluluk ne diğer baskılar benim de Zafer Partisi'nin de Türkiye'nin milli, üniter, laik devlet yapısını savunma konusundaki irademizi bir santim geriletememiştir. Partinin kurulduğu gün Türk milletine verdiğimiz sözün arkasındayız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir terör örgütüyle pazarlıklar yaparak yeniden kurulmasına ve Abdullah Öcalan denilen teröristin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sözde kurucu önleri olmasına müsaade etmeyeceğiz.” Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın, Türkiye’deki altın madenciliği, yabancı şirketlerin faaliyetleri ve çevre tahribatına ilişkin gelen soruya verdiği cevap: “Batı kapitalizmi 19. ve 20. yüzyılda Siyah Afrika'nın değerli maden kaynaklarını olağanüstü bir vahşilikle sömürmüştür. Ve şimdi 21. yüzyılda AKP'nin ne yazık ki yönettiği Türkiye'de batı şirketleri 19. ve 20. yüzyılda Afrika'da kullanmış oldukları vahşi yöntemlerle Anadolu topraklarını yaralayarak Türk milletine ait olan zenginlikleri adeta talan etmektedirler. Bunu altın sektöründe çok net bir şekilde görüyoruz. Erzincan'da İliç'te bir doğa felaketi yaşanıyor. Rezaletin ötesi. Şimdi aynı şirketin Kemaliye'nin üst kısmındaki bütün bölgeleri maden sahasına çevirmek ve Kemaliye ilçesinde nakletmek üzere faaliyetlere giriştiğini biliyoruz. Aynı şekilde Dünya Harikası kaz dağlarında büyük bir çevre tahribatıyla ve kendi ülkelerinde kullanmaları yasak olan tekniklerle altın çıkartıyorlar ve çıkartılan altından Türk halkının kazandığı hiçbir şey yok. Hal böyleyken buna karşı Zafer Partisi olarak hem Erzincan İliç'te hem Kayseri'de bu altın maden çıkartma tekniklerine karşı en sert şekilde muhalefet ettik yerinde konuyu Türkiye'nin gündemine taşıdık ve arkadaşlarımız aracılığıyla genel merkezden takipe devam ediyoruz. Onun için altın madenlerini batının zengin şirketlerinin talan etmesine fırsat veren önünü açan bir madencilik anlayışına sahip olan AK Parti'nin Eskişehir'deki değerli madenlerde de aynı uygulamayı yapabileceği konusunda en ufak bir şüphemiz yok. Biliyoruz ki bu değerli maddeleri işleme konusunda en yetkin teknolojiler Çin Halk Cumhuriyeti'nde. Bizim için hedef Zafer Partisi olarak madenlerimizi ham madde olarak satmak değil, kendi işleyebileceğimiz teknolojileri geliştirmektir. Ancak bu konuda bize Türk milletinin yetki vermesi gerekiyor ve biz de o yetkiyi almanın mücadelesini veriyoruz.” Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın “gençler evlenmiyor” açıklamasına ilişkin soruya verdiği cevap: “Bakın, Aile Bakanı'nın önerim şudur: iktidar mensuplarının ailelerinde herkes 3-4 işten maaş alıyor. 3-4 kardeş 3-4 yerden hakkı huzurlarla yönetim kuruluyu üyelikleriyle yüksek maaşlı işlerle günlerini gün ediyorlar. Aynı imkanı Türk gençlerine de versinler. Bakın, Türk gençleri evleniyor mu evlenmiyor mu? Evlenmek ne demek? Bakın kelime anlamı bile. Ev-lenmek. Yani sadece nikah hakkı değil. Aynı çatı altında birlikte yaşamaya başlamak. Bugün, bırakın bir gencin bütün hayatı boyunca namusuyla çalışmış, vergilerini vermiş, topluma gereken katkıları yapmış bir emekli yurttaşımızın emekli tazminatıyla ev alma şansı kalmamıştır. 150 bin lira yardımı yapacaklarmış evlenen çiftlere. 150 bin lira kime nasıl yetecek? Önce yanlış bir eğitim sistemiyle gençlerin işsizliğini erteliyorsunuz. Sonra ancak açlık seviyesinde yaşayabileceği bir maaş öneriyorsunuz. Ve sonra da gençler çalışmıyor, gençler tembel, gençler evlenmek istemiyor diyorsunuz. Bu olmaz. Mevcut neoliberal talan düzeni sona ermeden bu ekonomik paradigma değişmeden, Türkiye sürdürülebilir planlı kalkınma ekonomisine geçmeden hiçbir sosyal kesimin, hiçbir nüfus kesiminin huzura ve refaha ulaşması mümkün değildir.” Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın, Eskişehir’de Zafer Partisi’ne katılan belediye meclis üyelerinin ardından yeni katılımların devam edip etmeyeceğine ilişkin soruya verdiği cevap: “Zafer Partisi'ne bütün siyasi partilerden ve şimdiye kadar hiç siyasetle uğraşmamış olan insanlardan katılım gerçekleşiyor. Eskişehir'de ifade ettiğimiz gibi, Cumhuriyet Halk Partisi'nden geçen arkadaşlar oldu ama Milliyetçi Hareket Partisi'nden geçen belediye başkanları da oldu. Bundan sonra da olacaktır. Kapımız açık. Biz, Atatürk çizgisinde Türk Milliyetçiliğini savunan tek partiyiz. Milli merkezi oluşturuyoruz. Bir partinin siyasetteki konumu ancak devletin kuruluş felsefesi ile ilişkisi çerçevesinde belirlenir. Biz devletin kuruluş felsefesini tavizsiz savunan tek siyasi partiyiz arkadaşlar. Bu da bizi milli merkezdeki tek siyasi parti yapıyor. Cumhuriyetin kuruluş esaslarına, anayasanın ilk dört maddesine, 66. maddeye ve 42. maddeye inanan, Atatürk'le sorunu olmayıp Atatürk'e şükran duyan bütün yurttaşlarımıza Zafer Partisi'nin kapıları daha önce hangi partiye oy vermiş olursa olsun sonuna kadar açıktır.”
www.eshahaber.com.tr
November 15, 2025 at 2:58 PM
Ümit Özdağ’dan Irak seçimlerine ilişkin açıklama: Türkmen bölgelerinde büyük usulsüzlükler yapıldı

#ÜmitÖzdağ #Irak
www.24saatgazetesi.com/umit-ozdagda...
Ümit Özdağ’dan Irak seçimlerine ilişkin açıklama: Türkmen bölgelerinde büyük usulsüzlükler yapıldı
Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, Irak seçimlerinde Türkmen bölgelerinde ciddi usulsüzlükler yaşandığını ve Kerkük’te oy kullanmanın engellendiğini açıkladı.
www.24saatgazetesi.com
November 11, 2025 at 9:23 PM
Güncel News press Zafer Partisi Genel Başkan Prof. Dr. Ümit Özdağ, Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nu televizyon programında tartışmaya davet etti. #ZaferPartisi #ÜmitÖzdağ #AhmetDavutoğlu #Siyaset #TelevizyonProgramı
Zafer Partisi Genel Başkan Prof. Dr. Ümit Özdağ, Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nu televizyon programında tartışmaya davet etti.
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Gelecek Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun. Zafer Partisi Genel Başkanı hakkında medyada dile getirdiği iftiraların tümünü çürüttüğü bir açıklama yaptı. Zafer Partisi Genel Başkan Prof. Dr. Ümit Özdağ, Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nu televizyon programında tartışmaya davet etti. Prof. Dr. Ümit Özdağ: “Ahmet Davutoğlu dün bana yine saldırmış. Ahmet Davutoğlu, benim Türk Devleti ve Türk milletinden gizlediğim hiçbir şey yok, hiçbir zaman da olmayacak. Geçen sene Mossad’dan ders aldığımı söyledin. Yalan söyledin. Seni mahkemeye verdim. Avukatın savunma olarak ‘Ahmet Davutoğlu, Ümit Özdağ’ı kastetmedi’ dedi. Yalan söylettin. Sözünün arkasında duramadın. Dava düştü. Sonra da avukatın dava düştüğü için benden ücret istedi. Şimdi MOSSAD’dan brifing aldığımı söylüyorsun. Ben MOSSAD’dan brifing de almadım, ders de almadım Ahmet. Gelelim gerçeğin ne olduğuna. Bak dikkatli dinle. Bir daha hata yapma. ASAM yani Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi başkanı olduğum dönemde 1999-2002 yılları arasında dünyanın birçok ülkesinde düşünce kuruluşları ile toplantılara katıldım. Amerika Birleşik Devletleri, Çin, İran, İsrail, Rusya… Bu ASAM senin yönetim kuruluna girmek için çok çabaladığın, bana ‘Ahmet Davutoğlu’na askerler karşı çıkmaz, Harp Akademilerinde derse gidiyor artık’ dedirttiğin ASAM’dan bahsediyorum. Bu ricalara rağmen, araya koyduğun adamlara rağmen senin yönetim kuruluna girmene itiraz ettim ve yönetim kuruluna alınmadın. Hatırladın değil mi Ahmet? Unutmuş olamazsın. İsrail’de de değişik toplantılara ekip olarak katıldık. Ben bu ekibin başkanlığını yaptım bu toplantılarda. Bu toplantılarda ASAM heyetinde emekli Orgeneral, Emekli MGK eski Genel Sekreteri, emekli kuvvet komutanı, emekli büyükelçi, emekli tümgeneraller de ASAM heyetinde bulunuyorlardı. Her seferinde Türk büyükelçiliği ile irtibat içinde olundu. Ve ben bu toplantıların tamamını Türk Devleti ile bazılarını da kamuoyu ile paylaştım Ahmet. Evet, MOSSAD’tan brifing almadım ancak bir İsrail düşünce kuruluşunun düzenlediği bir çalıştayda İsrail ordusundan bir istihbaratçı tümgeneral, Türk büyükelçiliğinin temsilcisinin de olduğu ve yanında oturduğu ortamda bize Ortadoğu’ya İsrail Ordusu’nun bakışı konusunda bilgi verdi. Ahmet özetle, bak ben MOSSAD’dan ne senin söylediğin gibi ders ne de brifing almadım ama İsrailli bir düşünce kuruluşunun çalıştayında bir tümgeneralin brifingini dinledim. Bunu da kamuoyu ile ben paylaştım. Sen de videosunu yeni izlemişsin, onu söylüyorsun en son olarak. MOSSAD bitti şimdi generale geldi. Gizli olsa paylaşır mıydım Ahmet? Ben doğruya bütünüyle aktarıldığı zaman doğru derim. Ahmet Davutoğlu, ben senden farklı olarak işimi çok iyi yaparım. Sen Türk dışişleri tarihinin en kötü dışişleri bakanısın. Ben ASAM başkanlığını da çok iyi yaptım. ASAM’ın alt kuruluşu olarak kurduğum Ermeni Araştırmaları Enstitüsü adlı enstitü, Babacan’ın dışişleri bakanlığı sırasında Türk Dışişleri Bakanlığına bağlı kurum haline getirildi. Sen de 2-3 ay sonra dış işleri bakanı olunca bu kurum sana da bağlandı. Ben kurum kurup devlete hem de senin ve Babacan’ın döneminde hediye etmiş bir adamım. Gelelim Ahmet, benim soracağım sorulara: Ahmet Davutoğlu, ABD’nin en önemli dış politika dergisi ve Amerikan derin devletinin entelektüel yüzü olan Foreign Affairs Dergisi, seni ‘ABD’nin Ankara’daki’ adamı diye ifade etti mi etmedi mi Ahmet? Gelelim ikinci soruya. Beşar Esad devrilince Trump Suriye’nin Yahudilere vaat edilmiş toprakların parçası olduğu kabulünden hareket ederek ‘2 bin yıldır devam eden işgal sona erdi’ dedi. ABD’nin Ankara’daki en iyi adamı olarak sen bu 2 bin yıllık işgalin bitirilmesinde nasıl bir rol aldın? Ahmet, senin İsrail ile çok derin bir bağın var. Bu nereden geliyor? Beni daha fazla zorlama Ahmet Davutoğlu. Son olarak korkma, zerre kadar cesaretin varsa gel televizyonlarda konuşalım. Öyle sağdan soldan topladığın 2-3 kişinin karşısında yaptığın öfkeli konuşmalarla bu iş olmuyor. Gel de Ahmet dosyaların üstünde, tek tek dosyaları konuşalım. Bu kadar cesur musun Ahmet? Yüreğin var mı?” #ESHAHABER.COM.TR 
www.eshahaber.com.tr
November 6, 2025 at 9:21 PM
Jakub Ježek 𝕏📝💬 @[email protected]:
Realpolitika v praxi:
Devlet Bahceli, vudce ultrapravicove (fasisticke) MHP (zname svym vojensko-teroristickym kridlem Bozkurtlar - Sedi vlci) rika, ze PKK plni svou cast dohod, MHP se hodla setkat s jejim uveznenym sefem Ocalanem a Selahattin Demirtas by […]
Original post on zpravobot.news
zpravobot.news
November 4, 2025 at 1:44 PM
Abdullah Öcalan: "Kürt olgusunun tüm boyutlarıyla Cumhuriyetin yasallığına dahil edilmesi ve bunun için güçlü bir geçiş süreci temel alınmalıdır.

Bütünsel bir olgu olarak yasallığa geçiş, Demokratik Cumhuriyetin hukuksal temellerini sağlamlaştıracaktır."

#umitozdag #selo #ornil #Trent #thm
November 4, 2025 at 10:27 AM
Bu nasıl mantık? diye soruyor da.. yani cevap açık değil mi ? Hshshs #ümitözdağ
October 31, 2025 at 8:35 AM
Güncel News press Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ; AYDIN HALKININ İRADESİNE SİYASİ İHANET EDİLDİ #ZaferPartisi #ÜmitÖzdağ #Aydın #Siyasiİhanet #Medya
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ; AYDIN HALKININ İRADESİNE SİYASİ İHANET EDİLDİ
AYDIN HALKININ İRADESİNE SİYASİ İHANET EDİLDİ Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, İl Başkanı Tarık Aydın ile birlikte Efeler Otel’de Basın Mensuplarının sorularını yanıtladı. Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın Aydın’daki Zafer Partisi standına gerçekleştirilen saldırı hakkında gelen soruya verdiği cevap: “Konu biliyorsunuz, polise ve yargı makamlarına intikal etti. Saldırganlarla ilgili güvenlik güçleri ve yargı gerekeni yapacaktır. Burası dağ başı değil, aydın, medeni bir şehrimiz. Ve sevgili Aydınlılar da böyle sokak ortasında yapılan saldırılardan çok rahatsızlık duyduklarını ifade ettiler. Bunu da görüyoruz. Değerli Aydın basınını da benim inceleme fırsatım oldu. Basın da gereken tepkiyi ortaya koydu. Onun için Aydın basınına da Aydın Emniyet Müdürlüğü’ne de yargıya da teşekkürlerimizi iletiyoruz. Bunun dışında çok üzerinde durulacak bir konu değil.” Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın İYİ Parti ile ittifak hakkında gelen soruya verdiği cevap: “Sadece Müsavat Bey'le buluşmuyoruz. Birçok siyasi parti genel başkanıyla bir araya gelme şansımız oluyor. Müsavat Bey de çok değerli bir arkadaşımız. Uzun yıllardan beri tanışıyoruz. Bir süre Milliyetçi Hareket Partisi'nde bir süre de İYİ Parti’de birlikte siyaset yaptık. Ve Türkiye'deki seçim sistemi bütün siyasi partileri seçim öncesinde kurulmuş ittifaklara zorluyor. Biz de geçen seçim bir ittifak yapmıştık. İYİ Parti de başka partilerle ittifak yapmıştı. Bu seçim de muhakkak hem iktidar hem muhalefetteki partiler yeni ittifak arayışları içerisinde olacaklardır. Bizim henüz gündemimizde yok ve görüştüğümüz partilerin de şu anda gündeminde ittifak yok onu söyleyeyim. Bu ittifaka karşı olmak anlamında değil. Bugünün gündemi değil sadece ama sonuçta ittifakların olacağını ben de düşünüyorum. Nasıl olur? Onu zamanı geldiğinde hep birlikte görürüz.” Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın Özlem Çerçioğlu hakkında gelen soruya verdiği cevap: “Aydın halkının iradesine siyasi bir ihanet edildiğini düşünüyorum ben. Ve bunu da Türkiye'nin yaşadığı olağanüstü şartlar ve düşman ceza hukuku uygulamalarından bağımsız düşünmemiz mümkün değil. Özlem Çerçioğlu dün Cumhuriyet Halk Partisi'nin önünden geçerken tesadüfen Büyükşehir Belediye Başkanı olmuş bir kişi değil. 23 seneden beri Cumhuriyet Halk Partisi'nde Milletvekilliği, Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış. Yani yaşamının çocukluğunu çıkartırsanız çok büyük bir bölümünü, belki yüzde 80'ini, Cumhuriyet Halk Partisi çatısı altında geçirmiş ve bu sürenin de tamamında yani 2002 sonrasında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin temsil ettiği politik zihniyetle ters düşmüş, onunla mücadele etmiş diyelim. Çünkü Cumhuriyet Halk Partili olarak bir siyasetçi bir gün içerisinde AK Parti'ye geçiyorsa bunu siyasetin ve hayatın normal akışı içerisinde izah etmemiz mümkün değildir. Durum bu ve Türkiye'de Özlem Çerçioğlu’nun istifası sadece bir Aydın meselesi, Aydın'da bir Büyükşehir Belediye Başkanının istifası değil, Türkiye'de siyasetin hukuki görünümlü araçlarla aynı zamanda yeniden yapılandırılması döneminin bir parçası olarak görüyor ve değerlendiriyoruz. Çok üzücü buluyoruz. Ben insan hayatının sadece biyolojik hayatla sınırlı olmadığını, insanların biyolojik hayatları sona erdikten sonra da yaşamaya şu veya bu şekilde devam ettiklerini düşünürüm. Ve biyolojik hayatınız sona erdikten sonra yaptıklarınızı anılarak yaşarsınız ve o anılarak yaşama da çok önemlidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi anılarak yaşamak da var, başka türlü anılarak da yaşamak var.” Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz hakkında gelen soruya verdiği cevap: “Ekonomik bir kriz değil, ekonomik bir buhranla karşı karşıyayız. Dar gelirli ki bunun içinde asgari ücretli var ve bunun içerisinde 16 milyon emekli, dul ve yetim var. Yani sayıyı toplarsak 30 milyondan fazla insandan bahsediyoruz. Milli gelirden aldıkları pay 8 seneden bu yana azalıyor. Yani küçük bir azınlığın gittikçe zenginleştiği, lüks tüketime kaydığı, lüks tüketimin ve lüks tüketimi oluşturan malların ithalatının arttığı ama öte yandan dar gelirlilerin açlıkla sınandığı bir Türkiye'de yaşıyoruz. İnsanlar pazarlara çok geç saatte gelip fiyatların ucuzlamasını veya atılanları toplamayı bekliyorlar. İnsanlar pazar torbalarını doldurmadan pazardan ayrılıyorlar. Ekonominin geldiği noktayı göstermesi açısından Erdoğan'ın TOKİ’ye kiralık ev yapılması talimatını verdiğini hatırlayalım. Eskiden TOKİ satmak için ev yapardı ama şimdi insanlar da para kalmadıysa satın alamadıkları için, devlet ev kiralayacak bunun için ev yapacak ve bankaların da kira kredisi vereceği söyleniyor. Eskiden ev satın almak için kredi verirlerdi. Böyle bir ortamda yaşıyoruz. İktidarın enflasyonu düşürme dışında hiçbir hedefi yok ama enflasyonu da düşüremiyor. Çünkü bir taraftan da insafsızca para harcanmaya devlet tarafından devam ediliyor, iktidar tarafından devam ediliyor. 4-5 maaş alanlar o maaşları almaya devam ediyorlar, o yüksek hakkı huzurları almaya devam ediyorlar ama üniversitelerden mezun olan öğretmen adaylarımızın da yüz binlercesi işsiz kalmaya devam ediyor. Özetle büyük bir adaletsizlikle karşı karşıyayız, liyakatsizlikle karşı karşıyayız ve Türk sanayisi ağır bir krizden geçiyor. Tekstil sektörünün çökeceğine dair açıklamalar tekstil sektörünün önde gelen isimleri tarafından yapılıyor. Dün İzmir'de bir tekstil fuarını ziyaret ettim ve fuarda bana söylenilen şey oraya getirilen kumaşların yüzde 80'inin ithal kumaşı olduğuydu. Bir tekstil ülkesinde yaşıyoruz güya ama 200 tane fabrikamız Sisi'nin Mısır'ına gitmiş, 5 milyar dolarlık bir yatırımı oraya götürmüşler. 375 bine yakın tekstil işçisi işlerini kaybetmişler. En son Colin’s Aksaray'da kapattı 2 bin 500'e yakın işçiyi işten çıkararak. Bunlar büyük rakamlar, çok büyük rakamlar. İş dünyası bütün bu ağır buhranın içerisinde konuştuğumuz zaman ekonomik krizden daha önce yaşanan hukuk krizinden bahsediyor. Çok ağır koşullarda ama hukuk diyor. Çünkü hukuksuzluk da insanların malına, mülküne, tapusuna el koymada olağanüstü kolay şekilde gerçekleşiyor. Böyle bir ülkeye yabancı yatırım da doğal olarak gelmiyor. Ve Türk iş dünyası yabancı ortaklarıyla veya yabancı partnerleriyle bir ticaret süreci içerisine girdiğinde muhataplarının hukukla ilgili eleştirilerine cevap verebilecek durumda değiller. Bu da Türkiye'den büyük bir sermaye kaçışına neden oluyor tekstil dışında da. Son günlerde iktidarın değişik holdinglere, bunların bazıları da yandaş holdingler operasyon başlattığını gördük. Bu holdingler ne zaman kuruldu? Bu suç olduğunu söyledikleri eylemleri ne zaman gerçekleştirdiler? Zafer Partisi’nin iktidarında mı? Hayır AK Parti iktidarında gerçekleştirdiler. Nasıl müsaade ettiniz buna? Şimdi bir holding var, bir başka holdingden televizyon satın almış. Televizyon satın alırken devletin bütün güvenlik ve istihbarat kurumları bu adamlar temiz diye rapor vermiyor mu? Bu adamlar televizyon satın aldıktan sonra mı kirlendiler daha önce de mi kirliydiler? Daha önce kirliydilerse devlet nasıl temiz raporu verdi? Özetle tam bir hukuk kaosu, devlet krizi ve ekonomik buhran birlikte yaşanıyor.” Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın KKTC’de gerçekleşen seçimler hakkında gelen soruya verdiği cevap: “Seçimlerden önce adaya giden ve adada üç gün çalışan tek genel başkan bendim ve güçlü de bir ekiple gittim. Eski Kıbrıs'tan sorumlu Devlet Bakanı ve Dışişleri Bakanımız Prof. Dr. Şükrü Sina Güler ve Parti Sözcümüz Kıbrıs'ta okumuş ve yıllarca çalışmış Azmi Karamahmutoğlu Bey'le gittik. Yani adanın sorunlarına tarihsel derinlik içerisinde hâkim olan bir ekiple adadaydık. Ada siyasetini bilen bir ekiple adadaydık. Size samimiyetle şunu söylüyorum arkadaşlar: adaya gitmeden önce AK Parti'nin Ersin Tatar'ı desteklemediğini bilerek giderek gittik. Azmi Bey beni aradı adaya gitmeden üç gün önce. ‘Genel Başkanım birlikte gidiyoruz heyetle adaya. Biz Ersin Tatar'ı ve iki devletli çözümü destekleyeceğiz ama iktidarın AKP’nin Ersin Tatar'ı desteklemediğini adadaki bütün tanıdıklarım ifade ediyorlar’ dedi. Ben de buna rağmen bizim meselemizin Ersin Tatar değil bağımsız KKTC ve iki devletli çözüm olduğunu ifade ettim. Adaya gittiğimiz zaman ada siyasetinin ve ekonomisinin önemli isimleriyle de temasta bulunduk. Onların da söyledikleri şey, bakın çok net söylüyorum onların da söyledikleri şey, AK Parti burada Ersin Tatar'ı gerçekten desteklemiyor. Desteklermiş gibi görünüyor dediler ve biz bunu döndüğümüzde divanda arkadaşlarımızla konuştuk. Kamuoyuyla paylaşıp paylaşmamayı tartıştık. Ama seçim öncesinde yeni bir spekülasyona yol açmamak için seçimin sonunu beklemeye karar verdik. Ve seçimler biter bitmez de bunu kamuoyuyla paylaştım. Kıbrıs'ta Kıbrıs halkının meşru iradesi seçimde tecelli etmiştir. Buna saygı duyuyoruz. CTP'nin adayı seçilmiştir. Kendisine de başarılar diliyoruz. Bu başarı iki devletli çözüm çerçevesinde bir başarıdır elbet. Federasyon görüşmelerinin beyhude olduğunun 50 senede anlaşılmış olması gerekiyor. Ve Türk halkının artık bir daha bir belirsizlik içerisine sürüklenmeden kendi bağımsız devletine inanç duyarak yola devam etmesi gerektiği inancındayız. “ Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın yolsuzlukla suçlanan Merkez Bankası Genel Başkan Yardımcısı hakkında gelen soruya verdiği cevap: “Değerli kardeşim herhalde siz Merkez Bankası Başkan Yardımcısı olsaydınız ve sizin imzanız #Türk parasının üzerinde olsaydı ailenize bırakacağınız en büyük miras ve onur kaynağı bu olurdu. Çocuklarınız ve torunlarınız gelecek 10 yıllarda bizim babamızın imzası Türk lirasının üzerinde var diye övünç duyarak gösterirlerdi. Özetle demek istediğim şudur ki bu zatı anlamak mümkün değil. Türkiye Cumhuriyeti sana böyle bir onurlu görev vermiş. Türk lirasının üzerine imza atıyorsun. Yani hazineyi emanet ettiğimiz adamların hazineyi soyduğu iddiasıyla karşı karşıyayız. Şimdi başka itirafçılar çıktı Merkez Bankası'nda. Yurt dışında nasıl Singapur'da vesaire çip fabrikası kurmuşlar ve dolandırıcılık yapmışlar itirafçıların söylediğini basında çıktığı kadarıyla aktarıyorum. Özetle devlet krizi derken yozlaşmayı, talanı, soygunu, devlet kaynaklarının insafsızca harcanmasını, çalınmasını bunların hepsini kastediyoruz. Bu kirli sürecin bir parçası yine burada görüyoruz ne yazık ki.” ESHAHABER.COM.TR
www.eshahaber.com.tr
October 24, 2025 at 4:11 PM
⚖️ Şeyh Said’in torunu ile Ümit Özdağ arasındaki “5 kuruşluk” davada karar çıktı!
Mahkeme kararının ardından gözler bir kez daha bu tartışmalı dosyaya çevrildi… 👀
#ÜmitÖzdağ #ŞeyhSaid #Dava #Gündem

🔗 www.sokgazetesi.com.tr/seyh-saidin-...
Şeyh Said’in torununun Ümit Özdağ’a açtığı 5 kuruşluk davada karar çıktı!
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ hakkında, Şeyh Said’in torunu Mehmet Kasım Fırat tarafından açılan “5 kuruşluk manevi tazminat davası” sonuçlandı. Ankara 36. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı redd...
www.sokgazetesi.com.tr
October 24, 2025 at 1:08 PM
Güncel News press Ümit Özdağ'dan KKTC açıklaması! Desteğini ilan etti #KKTC #ÜmitÖzdağ #Kıbrıs #TürkSanatı #Demokrasi
Ümit Özdağ'dan KKTC açıklaması! Desteğini ilan etti
Özdağ, Manisa'da bir otelde düzenlediği basın toplantısında, KKTC'deki seçimi, resmi olmayan sonuçlara göre Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman'ın kazandığını hatırlattı. Seçim sonuçlarının hayırlı olmasını dileyen Özdağ, şöyle konuştu: "Bunlarla birlikte bu sonuçlar demokratik ve meşru sonuçlardır. Kıbrıs Türk halkının ortaya koymuş olduğu iradeye herkes saygı duymak zorundadır. KKTC'de desteklediğimiz proje iki devletlilik projesiydi. 50 sene federasyon görüşmesi olmaz. En az 40 seneden bu yana zaten iki devletli çözüm modeli kabul edilmeliydi. Şimdi tekrar federasyon görüşmelerine başlamanın büyük bir zarar getireceğini, Kıbrıs Türklüğünün ve KKTC'nin geleceğini belirsizliğe atacağını düşünüyoruz ve bundan uzak durularak iki devletli çözümde ısrar edilmesi gerektiği kanaatindeyiz." Gazetecilerin "İYİ Parti ve Zafer Partisi arasında seçim işbirliği konusunda bir çalışma var mı?" sorusuna "İYİ Parti ile bir çalışma yok" yanıtını veren Özdağ, ülkedeki sorunların çözümünün erken seçim olduğunu savundu. Kaynak: HABER7.COM #ESHAHABER.COM.TR #haber #gündem #sondakika #news #press #worldnews
www.eshahaber.com.tr
October 20, 2025 at 10:36 AM
🟡 Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Dem Partili Sırrı Sakık'a İşte Böyle Cevap Verdi!

💬"ATATÜRK'E ALÇAK DİYEN, ALÇAK OĞLU ALÇAKTIR!"

#ÜmitÖzdağ #Atatürk #ZaferPartisi #SırrıSakık #Haber
October 19, 2025 at 4:35 PM
Güncel News press Ümit Özdağ'dan ittifak açıklaması #ÜmitÖzdağ #ittifak #Denizli #Türkiye #siyaset
Ümit Özdağ'dan ittifak açıklaması
Özdağ, kentteki temasları kapsamında ilk olarak Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu'nu ziyaret etti. Gazi Mustafa Kemal Bulvarı'nda kadınların açtığı el işi ürünlerin bulunduğu sergiyi de gezen Özdağ, partisinin İl Başkanlığını binasının açılışını gerçekleştirdi. Özdağ, burada düzenlediği basın toplantısında, Denizli'nin tekstil sanayinin en önemli merkezlerinden birisi olduğunu söyledi. Uyuşturucu, sanal kumar ve organize suçlara karşı tarihin en kapsamlı operasyonlarını "Tertemiz Türkiye" projesiyle başlatacaklarını belirten Özdağ, bu sürecin gerçekleşmesi için vatandaşlardan istedi. Özdağ, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un, Dicle Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Töreni'nde okuduğu Kürtçe şiirin Meclisin sosyal medya hesabından paylaşılmasına tepki gösterdi. Partisinin İYİ Parti ile ittifak olasılığına ilişkin soru üzerine Özdağ, şunları kaydetti: "Bu sadece İYİ Parti'yle bir birliktelik olarak dar bir zemine oturmuyor. Bu seçim sistemi ittifakları zorunlu hale getiriyor. Bundan önceki bütün seçimlerde biz de ittifak yaptık. Diğer partiler de ittifak yaptılar. Bir ittifak yine olacak. Tabii birbirine yakın olduğu düşünülen partilerin ittifak süreçleri içerisine girmesi daha kolay." Özdağ, daha sonra Merkezefendi Kültür Merkezinde düzenlenen konferansa katıldı. Kaynak: HABER7.COM #ESHAHABER.COM.TR #haber #gündem #sondakika #news #press #worldnews
www.eshahaber.com.tr
October 18, 2025 at 1:07 PM
Ümit Özdağ: “Dio sa, se fossi in quella sala del consiglio, picchierei chiunque insulti Atatürk, la nostra Guerra d’Indipendenza e la Repubblica di Türkiye!”

https://www.csseo.org/946454/

Fonte: https://x.com/umitozdag/status/1978823104345387032 https://v.redd.it/4au2yjtcphvf1 di Trevorego
Ümit Özdağ: "Dio sa, se fossi in quella sala del consiglio, picchierei chiunque insulti Atatürk, la nostra Guerra d'Indipendenza e la Repubblica di Türkiye!" - Centro Studi sulla Storia dell'Europa Orientale
Fonte: https://x.com/umitozdag/status/1978823104345387032
www.csseo.org
October 16, 2025 at 3:51 PM
mastoturk.org
October 16, 2025 at 8:38 AM