mutlusereli.bsky.social
@mutlusereli.bsky.social
Reposted
💊 Türkiye’de sağlık harcamalarında en büyük pay kimin?

👉 Sağlık hizmetlerinin günümüzdeki finansman modeli “neoliberal kamu sağlık sigortası modeli” olarak adlandırılabilir.

✍️ Onur Hamzaoğlu yazdı

bianet.org/yazi/turkiye...
Türkiye’de sağlık harcamalarında en büyük pay kimin?
Sağlık hizmetlerinin günümüzdeki finansman modeli “neoliberal kamu sağlık sigortası modeli” olarak adlandırılabilir.
bianet.org
December 17, 2025 at 1:06 PM
Reposted
🔴 “Kırmızı gül buz içinde”

📌 “Mutluların mutsuzlara borcunu ödemesi” için gençliğinden bu yana, kimsenin de kılına zarar vermeden, bedel ödeyerek geçirdi ömrünü

✍️ Gökçer Tahincioğlu yazdı

t24.com.tr/yazarlar/gok...

@gokcertahincioglu.bsky.social
May 7, 2025 at 9:34 PM
Reposted
Kızı Ceren Önder’in Sırrı Süreyya Önder’e vedası: Dostluğuna doyamadım, o dostluğa doyulur mu?

*İZLEMEK İÇİN TIKLA*: www.youtube.com/watch?v=W40d...
Kızı Ceren Önder’in Sırrı Süreyya Önder’e vedası: Dostluğuna doyamadım, o dostluğa doyulur mu?
YouTube video by Anka Haber Ajansı
www.youtube.com
May 4, 2025 at 2:35 PM
Reposted
"Her dilden dualar ediliyor; Ermeni ve Süryani kiliselerinden sesler yükseliyor. Her dilden dualar geliyor.

Senin kalbini verdiğin Kürtler büyük bir millettir. Kürtler hastaya, ölmüşe, yola çıkmışa kötü söz etmez. Kürtler, senin kalbinin sesini dinliyor..."
ilketv.com.tr/yedinci-gun/
Yedinci gün
Gecedir… Abim abim, gündüz, herkes nereye gideceğini bilir, ne söyleyeceğini bilir ama gecedir ve ben hastane önünde başı kesilmiş horoz gibiyim; döne döne, nereye gideceğimi bilmiyorum, kulaklarım ak...
ilketv.com.tr
April 24, 2025 at 3:25 AM
Reposted
⚖️ 26 yıllık adalet arayışı: Pınar Selek’in nihai beraati talep ediliyor

bianet.org/haber/26-yil...
26 yıllık adalet arayışı: Pınar Selek’in nihai beraati talep ediliyor
Duruşma öncesinde bir açıklama yapan Hâlâ Tanığız Platformu, Selek’in adının yıllardır hukuki dayanağı olmayan iddialarla karartılmaya çalışıldığını belirtti.
bianet.org
April 20, 2025 at 10:35 AM
Reposted
Ev hapsi ile evlerin nasıl cezaevine dönüştürüldüğünü, parkların hapsedildiğini yazdım...
Evler kapalı, parklar açık cezaevi!

✒️ Sultan Özer yazdı https://www.evrensel...
Evler kapalı, parklar açık cezaevi!
Kızılay’dasınız. Güvenpark’taki dolmuş ya da otobüs duraklarına geçeceksiniz. Geçemiyorsunuz. Metrodan çıktınız, hemen 10 metre ileride dolmuş durakları… Yok. Geçemiyorsunuz. Ya da Kumrular Caddesi’nden ana cadde üzerindeki otobüs duraklarına, yine 20 –30 metre uzaklık… Ama yok, geçemiyorsunuz. Çünkü Güvenpark Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, GMK bulvarına kadar çevrili. Birbirine tutturulmuş polis barikatları ile. Geçebilmek için 10 -20 metrelik yol olmuş size 250 -300 metre. Hele engelli, yaşlı, çocuklu iseniz o yol oluyor size 1 kilometre… 19 Mart’tan beri Güvenpark tutsak, parmaklıklarla çevrilmiş, içerisinde kuşların, ağaçların, çiçeklerin olduğu yarı açık cezaevi… Ülkenin başkenti, başkentin merkezi Kızılay polis ablukasında, demokrasi, özgürlük hak getire… Bir süre önce de Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı hapsedilmişti, çevresinde kimse toplanıp, eylem/basın açıklaması yapmasın diye… Tepkiler yükselince, o görüntü çok yayılınca teşhir oldular da anıt hapisten kurtuldu. Görmedim ama belki İstanbul, İzmir veya alana çıkılan diğer illerde de sokaklar ya da parklar bu şekilde tutsak edilmiştir. İnsanlar geçemesin, toplanamasın, haklı taleplerini dile getiremesin diye… * * * Bir süredir, her sabah bir aydın, gazeteci, seçilmiş belediye başkanları, siyasetçiler ya da gençlerin evlerine düzenlenen şafak operasyonu ile uyanıyoruz. Önceki gün gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel’de olduğu gibi, çağrılsalar gidecekleri ifade vermeye, sabahın kör karanlığında evler basılarak alınıyor, kollarına girilerek polis eşliğinde, tüm topluma “bakın sesiniz çıkarsa başınıza bunlar gelir” dercesine götürülüyorlar… Kendisi öğleden önce ifadeye gidip, sonra Ankara’da ÇGD’nin ödül törenine gelecek olan Timur Soykan, hukuksuz gözaltı sebebiyle gelemedi. Tıpkı kendisine verilen ödülü, “ev hapsi”nde olduğu için almaya gelemeyen BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen gibi… Ya da Gazeteci Özlem Gürses ile başlayan, son olarak yine Gazeteci İsmail Saymaz’a verilen “ev hapsi” gibi… Nasıl parklar, sokaklar, karakola ya da açık cezaevine dönüştürülüyorsa, son dönemlerde “ev hapsi” ile yaşam alanımız ve evlerimiz kapalı hapishaneye dönüştürüyor. Sadece ev hapsi de değil, karakola gidip her gün ya da belli günler imza verme gibi adli kontrol ve yurt dışı yasağı ile ‘serbest’ bırakma da giderek artıyor. “Ev hapsi” verilen öğrenciler okullarına gidemiyor, sınavlarına giremiyor, gazeteciler mesleklerini yapamaz hale getiriliyor, sendikacılar işçileri ile buluşturulmuyor. Şimdilerde sosyal medyada, “ev hapsini, yurt dışı yasağını, imza vermeyi normalleştirmeyeceğiz” etiketi ile bir kampanya da başlatıldı. Buradan biz de onların çağrısını yineleyelim; “ev hapsini, yurt dışı yasağını, imza vermeyi normalleştirmeyelim”. * * * “İşkenceye sıfır tolerans” denile denile insanlara, gençlere, kadınlara işkence yapılıyor. Gözaltına alırken ya da tutuklanıp cezaevine kapatılırken; çıplak arama, taciz, dayak şeklinde işkence edildiğine ilişkin dört bir taraftan feryatlar yükseliyor. Hukukçu Milletvekili CHP’li Sezgin Tanrıkulu Meclis kürsüsünden feryat etti, “Gençlere işkence yapılıyor, taciz ediliyor” diye… Tanrıkulu gözaltına alınan bir kız öğrencinin ifadesini okudu Meclis’te AKP sıralarına bakarak: “Saçımdan çekildim. Yerde sürüklendim. Kelepçe takmaya götürürken ‘korkma seni dövmeyeceğim’ dedi. Ambulansın arkasına götürdü. Sakallı, bıyıklı, renkli gözlü ve uzun boylu 1,85-1,90 boyunda olan erkek polis, ‘senin göğüslerin mi var’ dedi ve göğüslerime dokundu. O esnada altıma kaçırmışım.” Bu ifade karşısında bir hukukçu, bir vekil, bir insan hakları savunucusu olarak duvara yüzünü dönüp ağladığını aktardı Tanrıkulu AKP sıralarına, özellikle kadın vekillere seslenerek. Adalet Bakanı’nın, işkence iddialarını yalanlayan sözlerine de atıf yapan ve normalde bu iddiaların araştırılması gerektiğini hatırlatan Tanrıkulu, öfkesinden elindeki kağıtları fırlattı kürsüden, “nalet olsun” diyerek… AKP sıralarından hiç empati gelmedi, “o çocuk benim de çocuğum olabilir” diyen olmadı belli ki. Hiç tepki gelmedi. * * * Gözaltında, serbest bırakılacakları söylenip, tıpkı 12 Eylül döneminde gelen “yukarıdan emir” gibi bir emir, talimat ile tutuklanan 301 genç, bayramı ailelerinden, sevdiklerinden uzakta, cezaevinde geçirdikten sonra serbest bırakıldılar. Ama hala pek çok genç içeride. Önceki gün akşam saatlerinde yine gözaltına alınan gençler, çocuklar oldu. Onların da serbest bırakılması için duyarlılığın artırılması gerekiyor. Bu konuda ünlü sanatçı Tarkan da “Demokrasi ve adalet için mücadele eden gençlerimizle gurur duymalıyız. Onların olmaları gereken yer kafesler değil, gökyüzüdür. Bırakalım yarınlarımıza umut olsunlar, yolumuza ışık tutsunlar” diye paylaşım yaptı. * * * 10 Nisan, meslektaşım, mesai arkadaşım, yoldaşım, gazeteciliğin yüz akı Metin Göktepe’nin doğum günü. 1998’den beri her 10 Nisan’da, Metin’in doğum gününde “Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri” veriliyor. Bu yıl da Metin’in 57. yaş gününde, “Metin Göktepe Gazeteciliğini” sürdüren gazeteciler ödüllerini aldı. Aynı saatlerde Ankara’da da Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) ödül töreni vardı ve Metin Göktepe, Metin Göktepe gazeteciliği orada da unutulmadı. Ev hapsinde olduğu için “ÇGD Dayanışma Ödülü”nü almaya gelemeyen Mehmet Türkmen görüntülü mesajında, “Başpınar işleri ve sendikam BİRTEK-SEN adına çok teşekkür ediyorum. Ev hapsinde olduğum için orada olamadım. Bu ödülü Metin Göktepe ve onun şahsında bugün hala emeğin ve gerçeğin haberciliğini yapmakta ısrar eden gazetecilerle, bu ülkenin geleceğine ve özgürlüğüne sahip çıkarak meydanları dolduran ve yüzlercesi hala tutuklu olan gençlerle paylaşıyorum” dedi. Ödülünü almaya, gözaltında olduğu için gelemeyen Timur Soykan’ın sözleri de bundan sonra gazetecilerin, mücadele edenlerin düsturu olacak gibi: Çeteler kaybedecek, halk kazanacak!
www.evrensel.net
April 12, 2025 at 10:25 AM
Reposted
Ankara Kalesi'nden bir kare... Azıcık rahatlama babında!
April 15, 2025 at 12:54 PM
Reposted
🔴 Hastane: Sırrı Süreyya Önder tedaviye iyi yanıt veriyor

🗣️ "Sayın Sırrı Süreyya Önder'in; genel olarak tedavilerimize iyi yanıt vermektedir. Sistemik ve metabolik parametreleri düzeliyor. Asidoz tablosu düzeldi ve idrar çıkışı normal."

bianet.org/haber/hastan...
Hastane: Sırrı Süreyya Önder tedaviye iyi yanıt veriyor
"Sayın Sırrı Süreyya Önder'in; genel olarak tedavilerimize iyi yanıt vermektedir. Sistemik ve metabolik parametreleri düzeliyor. Asidoz tablosu düzeldi ve idrar çıkışı normal."
buff.ly
April 17, 2025 at 8:05 AM
Reposted
Selahattin Demirtaş'tan Sırrı Süreyya Önder mesajı: Barış için bilinenin de ötesinde çok çalıştı
www.birgun.net/haber/selaha...
Selahattin Demirtaş'tan Sırrı Süreyya Önder mesajı: Barış için bilinenin de ötesinde çok çalıştı
Edirne Cezaevi'nde tutulan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, gece saatlerinde hastaneye kaldırılan ve 12 saatlik ameliyatın ardından yoğun bakıma kaldırılan Sırrı Süreyya Önder için mesaj...
www.birgun.net
April 16, 2025 at 7:43 AM
Reposted
🔴 Futbol takımlarının “aile yılı” ve “normal doğum” pankartlarına TTB’den tepki:

🗣️ Söz sahibi olan kadınlar ve bunu önerecek olan da doktordur

🗣️ Kadın bedeni hükümetin politikalarına alet edilmemeli
t24.com.tr/haber/futbol...
April 13, 2025 at 7:04 PM
Reposted
Eduardo Galeano | Hafıza dilsiz olmasın diye

"Memleketini, Güney Amerika’yı ve tüm dünyayı, denizi göremeden ölecek madencilerde vücut bulmuş memleketinin, Güney Amerika’nın ve dünyanın tüm namuslu, yiğit… https://www.evrensel...
Eduardo Galeano | Hafıza dilsiz olmasın diye
Göksel Aymaz [email protected] Bugün Uruguaylı gazeteci yazar Eduardo Galeano’nun onuncu ölüm yıldönümü. Galeano, Neruda gibi, Marquez gibi, Güney Amerika’nın büyüleyici yazarlarındandır. Kucaklaşmanın Kitabı, Latin Amerika’nın Kesik Damarları, Gölgede ve Güneşte Futbol, Ateş Anıları, Aynalar, Hikâye Avcısı gibi yığınla kitabında efsaneler, düşler, mitler, anekdotlar, gerçek hayat hikâyeleri ve olaylar aracılığıyla geçmişteki ve günümüzdeki sömürücülerin kalleşliğini, tiranların, diktatörlerin zulmünü ve bunlara karşı insanlığın hak ve haysiyet mücadelesini anlattı, dünya halklarının düş gücünün ve direnişinin belleği oldu. Her biri ikonik ve okuyanla çok özel bağlar kuran kitaplardı. Hugo Chavez, Mayıs 2009’daki ziyaretinde Barrack Obama’ya ABD’nin emperyal geçmişini hatırlatmak için, “Birleşik Devletler’in askeri darbelere sahne olmayan yegâne ülke olmasının sebebi orada Birleşik Devletler büyükelçiliğinin bulunmamasıdır” nüktesini nesnel dayanaklara bağlayan Latin Amerika’nın Kesik Damarları’nı hediye etti. Jorge Ventocilla adında yoksul bir Panamalı bütün parasını -ki çok fazla değildi- harcayarak, insanlık tarihini kendi tarzında ve her zamanki Galeano üslubuyla, ezilenler, sömürülenler, zulme uğrayanların cephesinden anlatan Aynalar kitabından alabildiği kadar satın alıp kafelere, mağazalara, kuaförlere, büfelere ve akla gelebilecek her yere bıraktı.[1] Barcelona’daki imza gününde bir delikanlı “Kim için?​” diye soran Galeano’ya kim bilir gönlünde nasıl bir anlamı olan bir nehrin adını söyledi, “Parand Nehri için!” dedi. Ve galiba en etkleyicisi de şu: 2009 yılında Galeano’ya “O seni aradı, o seni bekliyordu” denilerek Latin Amerika’nın Kesik Damarları kitabının eski bir baskısı ulaştırılır. Kitap, 1984’te El Salvador’da Chalatenango çarpışmasında öldürülen çok sayıdaki Farabundo Marti Ulusal Kurtuluş Cephesi (FMLN) gerillalarından birinin sırt çantasında bulunmuştu, bir mermi kitabı delip geçmişti. Galeano, 3 Eylül 1940’ta, kendi anlatımıyla “Hitler’in Avrupa’nın yarısını yuttuğu ve dünyayı hiç güzel şeylerin beklemediği bir anda” doğdu. “Doğumum Tanrı’nın hatasız olmadığını teyit etmiştir; buna karşılık sevdiğim insanları ve inandığım fikirleri seçme vakti geldiğinde her zaman yanıldığım söylenemez” diyor, ki yerden göğe haklıdır hatta tevazu göstermektedir, inandığı fikirleri seçme vakti geldiğinde hiçbir zaman yanılmamıştır. Bebekliğinden beri futbolcu olmak istemiş (nihayetinde bir Güney Amerikalıdır o) fakat on dört yaşındayken Sosyalist Parti’nin haftalık yayın organı El Sol (Güneş) için politik içerikli karikatür bantları çizdi. Galeano, gazeteci yazar olma yoluna böyle girdi. O yolda ilerlerken coğrafyanın ve tarihin yollarında, “hiçbir sınıra -ne haritalarınkilere ne zamanınkilere- takılmadan” gezindi; zamanın ve haritaların sınırlarının çok ötesinde “adalet ve güzellik peşinde koşan kadınları ve erkekleri” aradı ve buldu, bize onları anlattı. Niçin yazdığını başından geçen kederli bir anıyla izah ediyor Galeano. 1968’de Bolivya’nın maden bölgesi olan Llallagua köyüne, San Juan Katliamından, yani San Juan Gecesi’ni[2] içki içip dans ederek kutlayan maden işçilerine diktatör Barrientos’un emriyle köyün çevresindeki tepelerden mitralyözlerle ateş açılmasından tam bir yıl sonra San Juan Gecesi etkinliklerinin afişlerini çizmek için gider ve bu dağ köyünde bir süre kalır. Ayrılık günü geldiğinde madenciler artık dost oldukları Galeano için bir veda gecesi yaparlar. İçkiler içilir, şarkılar söylenir, kötü esprilerle gülünür eğlenilir. Sabaha karşı madencileri işbaşına çağıran sirenin çalma vakti geldiğinde işçiler dostlarının etrafını sararlar ve gitmeden ondan bir şey isterler, “Şimdi bize denizin nasıl olduğunu anlat” derler. Ne diyeceğini bilemez Galeano, öylece kalakalır. Çünkü sefalet yüzünden onların bu “yoksul ötesi” köyden kımıldamamaya mahkûm olduklarını ve maden ocaklarındaki yaşam ortalaması 30-35 yıl olduğu için denizi görme ihtimali oluşmadan çok önce öleceklerini bilmekteydi. “Omuzlarımda denizi onlara getirme, onları ıslatmaya muktedir sözcükleri bulma sorumluluğu vardı” diyor; “Yazmanın bir işe yaradığı kesinliğinden hareketle, yazar olarak ilk meydan okuyuşum işte bu oldu.” Sonra hep meydan okudu zaten. Dünyanın kötülüğüne karşı bütün coğrafyalardan ve zamanlardan ezilenlerin, sömürülenlerin, dışlananların hikâyelerinin büyük anlatıcısı oldu. Memleketini, Güney Amerika’yı ve tüm dünyayı, denizi göremeden ölecek madencilerde vücut bulmuş memleketinin, Güney Amerika’nın ve dünyanın tüm namuslu, yiğit insanlarını sevdi, onları yazdı. İnsandı, kendini insan olarak duymaya devam etmek, dünyanın acılarına kayıtsız bir nesneye dönüşmemek için yazdı. Toprağın zenginliklerini göklerin vaatleriyle takas eden sömürgecilere altın, elmas, bakır, kahve ve nihayet bedenlerini verip onlardan İncil alan Afrikalıları yazdı. Hindistan genel valisi filanca lordun Victoria’nın imparatoriçe ilan edilmesi onuruna verdiği yedi gün yedi gecelik ziyafet esnasında açlıktan ölen yüz bin Hintliyi yazdı. Öldürmeyi zevk edinmiş, “öldürülenin geyik mi, keklik mi, cumhuriyetçi mi olduğu”nun çok az öneme sahip olduğu galipleri yazdı. “İtaat etmek için doğmuş” oldukları halde Tanrı’nın “yönetmek için doğanlar”a ayırdığı yeri işgal eden muhteşem mağlupları yazdı. Alman faşistlerin yere çırçıplak yatırıp süngülerini kürek kemiklerinin arasına sapladığı ve aynı anda ateş ederek öldürdüğü Polonyalı köylüler kadar, dişlerini iyilik ve merhamet simgesi Kutsal Bakire Meryem’i kucağında küçük İsa’yla temsil eden lüks heykelciklere dönüştürmek için her yıl balta darbeleriyle ya da helikopterlerden ateş edilerek katledilen yirmi beş bin fil de onun meselesiydi. Çünkü: “Yaşamın nabzı sadece yara izleri olanda atıyordu.” Kısa ama yoğun metinlerdi yazdıkları, yazma stili öyleydi. Çok az sayıda kelimeyle çok fazla şey anlatan, böyle yaparak sözcüklere saygınlık kazandıran bir anlatıcıydı o. “Kendisinden çok şey öğrendim” dediği Uruguaylı yazar Juan Carlos Onetti’nin naklettiği bir Çin atasözü şöyle dermiş: “Var olmayı hak eden yegâne sözcükler sessizlikten daha iyi olanlardır.” Bu ilkeden hareketle şuna inanmıştı: Az sayıda söylenen söz, sözü söylemeyi öğretir. Bazen iki üç cümleye kadar inen, etkileyici, vurup geçen o kısa metinler böyle yaratıldı. O kısa metinler, mümkünse hiç eksik edilmeyen nükte ve ironi ile doruğuna erişir. Galeano tarafından mümkünse hiç eksik edilmez, çünkü nükte ve ironi, acı ve sabrın biriktirdiği enerjiden beslenen umuttur; “Alay et, çünkü yıkılacaklar” diyen nüktede mücadele edenlerin umudu vardır. O yüzden “düşünürken ve oynarken solak” futbolculardan söz eder; o yüzden çok kötü futbol oynayan takımlara Pinochet dendiğini söyler, “zira stadyumları insanlara işkence etmek için doldururlar.” Kokainin, Galeano’nun jargonunda “Kuzey Amerikalıların burunlarını, Kolombiyalılarınsa ölülerini ortaya koydukları bir iş kolu” olarak tanımlanıyor oluşunun sebebi de yine budur. “Irak Savaşı, Batı’nın petrolünü Doğu’nun kumlarının altına koymuş olan Coğrafya’nın yaptığı hatayı düzeltme ihtiyacından doğdu” demişse, bu, akıldışı bir gerçeklikten akıllıca sıyrılabilmek içindir. Aksi halde neden desin ki “Guatemala’daki afetler eski kovboy filmlerine benziyor, çünkü bu afetlerde sadece yerliler ölüyor” diye? Rezil gerçekliği yaratanlara öfkelenenlerin dilidir bu, başka bir şey değil. Galeano, “rezillerle öfkeliler arasındaki ezeli mücadelede seçim yapma vakti geldiğinde, hata yapma ya da cezalandırılma korkusu karşısında daha güçlü olmamızı sağlamaya çalışarak yazıyorum” demişti. Bunun için, kadri bilinmeyenleri, kıymet görmeyenleri, umudu çalınanları, dünyaya her zaman çöllerden girmiş olanları önemsedi, onları öne çıkardı hep. Rezillerin rezaletini, öfkelilerin mücadelesini anlattı. Gerçeklik ve hafıza dilsiz olmasın diye yazdı. Konuşma tutkusuna sahipti ve insan sesine övgü diziyordu. “Meşenin gücü ve söğüdün melankolisiyle anlaşmalarını sağlayan dili koruyabilmiş” yerli halklara o yüzden hayrandı. Onların yaşam karşısındaki bilgeliklerini ortaya koyan büyülü sözcüklerini ganimet bildi. Onları parlatıp, cilalayıp bize sundu. Bunlardan birinde, ölüm döşeğindeki bir bağcı vardır. “Bağcı ölmeden önce gizini açıkladı” diye anlatıyor Galeano; “Üzüm, diye fısıldadı, şaraptan yapılmıştır”. Ve Galeano da “Üzüm şaraptan yapılmışsa” diyor “belki bizler de kim olduğumuzu söyleyen sözcüklerizdir.” Biz sözcüklerden mi yapıldık bilinmez, orası şüpheli. Ama hiç şüphe yok ki Uruguaylı gazeteci yazar Eduardo Galeano, Latin Amerika’nın Kesik Damarları’ndan, Ateş Anıları’ndan, Aynalar’dan yapılmıştır. [1] Bu olay Amerikalı sosyolog Marshall Berman’ın 1844 Elyazmaları ile olan hikâyesini hatırlatıyor. Genç Berman’ın babası, New York’ta tekstil sanayiinin çeşitli kollarında yıllarca çalışıp uğraş verir. Fakat, ayak uyduramadığı kapitalist ahlâk yüzünden işleri hiçbir zaman yolunda gitmez. Piyasanın acımasız koşulları içinde yoğun sorunlar yaşarken 48 yaşında kalp krizinden ölür. Berman, intikam almak istemektedir ama ne yapması gerektiğini bilemez. Üniversite yıllarında Marx’ın 1844 Elyazmaları’nı keşfeder. Sovyet yayınlarının resmî dağıtıcılığını yapan bir kitapçı dükkânında, dipte karanlık bir köşede bulur onu. “Sayfalarını gelişigüzel karıştırdım” diye anlatıyor Berman; “başından bir kısmına, ardından sonuna, ortasından rasgele başka bir kısmına göz gezdirdim ve birden kendimi terden sırılsıklam kesilmiş hâlde buldum, sanki durduğum yerde eriyordum da giysilerim üzerimden dökülüyordu, gözlerimden yaşlar boşanıyor, aynı anda hem kavruluyor hem üşüyordum. Ön tarafa doğru atılarak, ‘Bu kitabı istiyorum!’ diye bağırdım.” Hemen bu kitaptan 20 tane alıp yakın çevresine dağıtır. Böyle bir seçeneğin intikamdan daha iyi olduğunu düşünenler oluyor. Oysa, “İntikamdan daha güzel bir şey” demiyor buna Berman; “Aslında bence” diyor, “en güzel intikam bu.” [2] Güney Amerika’da yılın en kısa gecesinde, Haziran’ın 22’sinı 23’e bağlayan gecede kutlanan, kötülüklerin geride bırakıldığına inanılan bir ritüel. Kötülüğü kül eden ateşler yakılır, arınmak için sulara girilir.
www.evrensel.net
April 13, 2025 at 9:17 AM
Reposted
Haftalardır cezaevindeydiler

Tahliye edilen 102 genç coşkuyla karşılandı; aileler ile gençlerin buluşmasında duygulu anlar yaşandı
www.birgun.net/haber/tahliy...
April 10, 2025 at 7:49 PM
Reposted
Her günümüz birinin tutuklanmasına üzülüp bir diğerinin serbest bırakılmasına sevinen köleler gibi geçiyor.

Biz köle değiliz. Bu ülkenin insanları köle değil.
April 10, 2025 at 6:26 AM
Reposted
Çağdaş Gazeteciler Derneği: "Haberler birilerini rahatsız etse de biz söylemeye devam edeceğiz: Gazetecilik suç değildir"

ankahaber.net/haber/detay/...
Çağdaş Gazeteciler Derneği: "Haberler birilerini rahatsız etse de biz söylemeye devam edeceğiz: Gazetecilik suç değildir"
Çağdaş Gazeteciler Derneği, "İfade vermeye gidecekleri gün şafak operasyonu ile gözaltına alınan Timur Soykan ve Murat Ağırel gazetecidir! Son operasyonlardaki hukuksuzluklara dair haberler ile çete v...
ankahaber.net
April 10, 2025 at 6:35 AM
Reposted
Gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel'in, kara paradan tutuklu bulunan Flash TV'nin sahibi Erkan Kork'un şikayeti üzerine gözaltına alındıkları öğrenildi!
www.birgun.net/haber/gazete...
Gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel gözaltına alındı
BirGün yazarı Timur Soykan ve gazeteci Murat Ağırel gözaltına alındı. Her iki gazetecinin evinde arama yapılırken, dijital ekipmanlarına el konuldu. Gözaltı kararının, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı...
www.birgun.net
April 10, 2025 at 7:01 AM
Reposted
Partiye habersizce üye yapılan Faruk Bildirici, AKP'yi AKP'ye şikâyet etti
t24.com.tr/haber/partiy...
April 8, 2025 at 10:02 AM
Reposted
İrlandalı ilk aşkım ve Yüzbaşı Boycott
www.birgun.net/makale/irlan...
L. Doğan Tılıç yazdı
İrlandalı ilk aşkım ve Yüzbaşı Boycott
www.birgun.net
April 8, 2025 at 4:38 AM
Reposted
Gıda Enflasyonunda açık ara birinciyiz.

Türkiye: 35.1
Japan: 8.8
Norway: 7.5
Hungary: 6.8
Costa Rica: 6.8
Poland: 6.2
Latvia: 5.7
Colombia: 4.6
UK: 3.3
Australia: 3.2
Mexico: 3.2
Germany: 2.8
Canada: 2.8
Italy: 2.4
Spain: 2.2
USA : 2.0
Finland: 1.6
France: 0.4

Kaynak: OECD - EconomyInformal
April 7, 2025 at 11:13 PM
Reposted
DEM Parti Milletvekili Sevilay Çelenk, TRT'nin boykotu desteklemiş olan oyuncuları işten çıkarmasını Meclis'e taşıdı: “Sanatçıların düşüncelerini açıklaması nedeniyle cezalandırılması… https://www.evrensel...
TRT’nin boykota destek veren oyuncuları işten çıkarması Meclis gündeminde
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk TRT'nin boykotu desteklemiş olan oyuncuları işten çıkarmasını Meclis'e taşıdı. Çelenk “Sanatçıların toplum gündemindeki meselelere ilişkin düşünce ve açıklamaları nedeniyle cezalandırılması kabul edilemez” dedi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından, 2 Nisan’da başlatılan tüketim boykotu çağrısına destek veren sanatçıların TRT ve Tabii projelerinden çıkarıldıını belirten Çelenk, “TRT’nin bu uygulamaları, tarafsızlık ve kamu yararını esas alması beklenen ve ifade özgürlüğüne saygı temelindeki bir yayıncılık anlayışıyla açıkça çelişmektedir. Kurumun, projelerinde çalışan sanatçıların ifade özgürlüğünü engelleme konusunda kendisinde hak gören bir baskı ve cezalandırma aygıtına dönüştüğü yönünde kamuoyunda ciddi bir kanaat hakim olmuştur” dedi. Anayasa, yasalar ve uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınan düşünceyi açıklama ve ifade özgürlüğünün, kamu kurumu niteliğindeki TRT tarafından ihlal edildiğine dikkat çeken Çelenk şunları söyledi; “Sanatçılar, yalnızca görüş belirttikleri için halihazırda çalışmakta oldukları projelerden dışlanmakta, ekonomik ve mesleki olarak güç duruma düşürülmekte ve güvencesizlik tehdidiyle susturmaya çalışılmaktadır. Kamu kaynaklarıyla finanse edilen TRT'nin sanatçıları projelerden çıkarması toplum gündemindeki önemli meselelere ilişkin fikir çeşitliğinin ve meşru tartışmanın siyasi iktidar lehine baskılanmasıdır. Oysa sanatın ve medyanın eleştirel düşünceye yer açmasının, demokratik toplum hayatı için güçlendirici ve geliştirici olduğu açıktır.” 2954 sayılı TRT Kanununun, TRT'nin tarafsız bir kamu yayıncısı olarak faaliyet göstermesini açıkça hükme bağladığının altını çizen Çelenk; “Yurttaşların vergileriyle finanse edilen TRT’nin, yalnızca siyasi iktidarın politik çizgisine uygun görüşleri destekleyip, farklı düşünen sanatçıları toplum gündemindeki meselelere ilişkin düşünce ve açıklamaları nedeniyle cezalandırması kabul edilemez. Yalnızca 2021-2023 yılları arasında 29,5 milyar TL bandrol geliri elde eden TRT'nin, yurttaşların vergileriyle finanse edilen bir kurum olarak, bu kaynakları hangi esaslara göre kullandığı da kamuoyunda uzun zamandır sorgulanmaktadır” dedi. Çelenk’in cevaplandırılmasını istediği sorular TRT, tüketim boykotu çağrısına destek verdikleri gerekçesiyle Aybüke Pusat, Boran Kuzum, Başak Gümülcinelioğlu ve Furkan Andıç gibi oyuncuları projelerden çıkarmış, senarist Ali Aydın’ın yazdığı “Mevlana Celaleddin-i Rumi” dizisini dijital platformundan kaldırmıştır. Kurum sanatçılarının kendi yaşamlarını da etkileyen toplumsal meselelere ilişkin düşüncelerini açıklamalarının ve tartışmalara katılmalarının denetim ve baskılanmasının ifadesi olan bu kararlar hangi kriterler temelinde almıştır? Kamu yayıncısı TRT’nin iktidar uygulamalarını eleştiren sanatçıları projelerden çıkarıp, destekleyenleri koruması tarafsızlık ilkesinin ihlali değil midir? TRT’nin kamu yayıncılığı ilkeleri doğrultusunda fikir çeşitliliğini ve ifade özgürlüğünü desteklemesi yükümlülüğü nasıl denetlenmektedir? TRT, kamu yayıncısı olarak yayın politikasına ilişkin yurttaşlardan gelen şikayetleri sistemli biçimde inceleyen veya değerlendirmeye tabi tutan bir çalışma yürütmekte midir? Böyle bir çalışma varsa, bu çalışmaya ilişkin veriler nelerdir? TRT, 2004–2024 yılları arasında toplam ne kadar bandrol geliri elde etmiştir? Bu gelir yıllara göre ne şekilde dağılmıştır ve hangi alanlara harcanmıştır? (Haber Merkezi)
www.evrensel.net
April 7, 2025 at 2:58 PM
"11 milyon üye" hiç gerçekçi değildi zaten. Üyeleri de çalmışlar. Çalmadan yapabildikleri ne var?
April 5, 2025 at 10:07 AM
Reposted
Ahmet Şık, Bakan Yerlikaya'ya sordu: Protestolara katılan gençlerde yüz tanıma sistemi "KİM" uygulaması mı kullanılıyor?

🗣️ "Kişisel verilerin ihlali söz konusu. Kanuni düzenleme olmadan bu uygulamayı nasıl kullandığınızı açıklayın"
t24.com.tr/haber/ahmet-...
March 28, 2025 at 8:44 PM
Reposted
Washington Post gazetesi, karikatüristi Ann Telnaes'in "Trump'a para keseleri sunan milyarderler" çizimini reddetti.

Pulitzer ödüllü Telnaes istifa etti https://www.evrensel...
January 5, 2025 at 10:17 AM