Onur Özgen
@onurozgen.bsky.social
630 followers 190 following 81 posts
Gazeteci, yazar, editör | Evrensel • BirGün Pazar • Bundle • Vesaire • Ayrım Dergi | Mecra: https://onurozgen.substack.com/
Posts Media Videos Starter Packs
onurozgen.bsky.social
Türkiye'nin yarın akşam karşılaşacağı Bulgaristan, bir zamanlar Avrupa'nın en iyi futbol takımlarındandı. Peki aradan geçen yaklaşık otuz yılda Bulgar futbolu nasıl bu hâle geldi?

Yazının ilk bölümü bugün Evrensel'de.

Okumak için: www.evrensel.net/yazi/97855/b...
onurozgen.bsky.social
"Dünyanın her yerindeki futbol taraftarları, kendi ülkelerinin spor bakanlıklarına ve federasyonlarına, İsrail’in yer aldığı bir organizasyonda bulunmayı kabul etmemeleri için baskı yapmalı."

Bugün, Evrensel'de.

Okumak için: www.evrensel.net/yazi/97816/f...
onurozgen.bsky.social
Claudia Cardinale ve Robert Redford'a veda...

Bugün, BirGün Pazar'da.

Okumak için: www.birgun.net/makale/cardi...
onurozgen.bsky.social
"Anlatının yeni gerçekliğin temeli hâline geldiği sosyal medya çağında '1 numara olduğunu hissetmek', '1 numara olmanın' ön koşulu. Ya da en azından öyle görünmek -ki bu artık neredeyse aynı şey."

Bugün, Evrensel'de.

Okumak için: www.evrensel.net/yazi/97773/b...
onurozgen.bsky.social
Claudia Cardinale'nin bakışlarında Akdeniz vardı. Cilalanmış değil, yaşanmış bir güzelliğin özgürlüğü... Visconti'den Leone'ye, Fellini'den Zurlini'ye bütün ustalar, belki de bu yüzden ona hep dolu, canlı, kendinin farkında karakterler emanet etmişlerdi.
onurozgen.bsky.social
Ayvalık Film Festivali dün bitti, geriye üzerine konuşulması gereken filmler kaldı.

Onlardan biri, Cannes'dan Altın Palmiye'yle dönen Cafer Penahi'nin "Görünmez Kaza" (It Was Just an Accident) filmi.

@vesaire.press için yazdım:
Onca kötülük varken
İnsan hayatındaki en önemli kırılmalar çoğu zaman tesadüflerle gelir: Bir karşılaşma, bir yere tam o anda varış ya da düpedüz bir kaza. Bir mekana girip girmemek bile sonraki her şeyi değiştirebili…
vesaire.press
onurozgen.bsky.social
Bu yıl Ayvalık Uluslararası Film Festivali'nde dikkatimi çeken filmleri @vesaire.press için yazacağım. Takipte kalınız.
onurozgen.bsky.social
Ölümünün üçüncü yılını idrak ettiğimiz Jean-Luc Godard üzerine...

Bugün, BirGün Pazar'da.

Okumak için: www.birgun.net/makale/sonsu...
onurozgen.bsky.social
"Tedesco, Fenerbahçe’ye kısa vadede bir oyun stabilizasyonu, orta vadede de esnek bir oyun kimliği sağlayabilir. Ama Fenerbahçe ona ihtiyacı olan zamanı verir mi? Bütün mesele bu."

Bugün, Evrensel'de.

Okumak için: www.evrensel.net/yazi/97681/t...
Reposted by Onur Özgen
evrensel.net
Tedesco ve Fenerbahçe: Doğru insan, yanlış zaman

✒️ Onur Özgen yazdı https://www.evrensel...
Tedesco ve Fenerbahçe: Doğru insan, yanlış zaman
José Mourinho ile apar topar yolları ayıran Fenerbahçe, geçtiğimiz günlerde Domenico Tedesco ile iki yıllık sözleşme imzalayarak teknik direktörlük koltuğunu genç bir “oyun mühendisi”ne teslim etti. Peki bu ne kadar doğru bir seçim oldu? Fenerbahçe, Tedesco’dan ne beklemeli? Bunun cevabı için Tedesco’nun kariyerine bir göz atmak gerekiyor. Aue’den Schalke’ye, Leipzig’den Belçika’ya Tedesco’nun üst düzey sahneye çıkışı, 2017’de Erzgebirge Aue’deki kısa ama etkili performansıyla başladı; aynı yıl Schalke 04’de teknik direktör oldu. Schalke, 2017-18 sezonunu Bundesliga ikincisi olarak tamamladı; bu, kulübün 2009-10’dan beri en iyi lig derecesiydi ve Tedesco’da oyun estetiği kadar sonuç odaklılığın da güçlü bir karşılığının olduğunun göstergesiydi. Schalke’de ertesi sezon yaşanan düşüşse genç bir teknik direktörün büyük kulüp baskısıyla ilk ciddi yüzleşmesiydi. Buna rağmen Tedesco’nun analitik anlatısı ve risk yönetimi, onu Almanya’da “laptop teknik direktörü” tartışmasının merkezine yerleştirdi. Dönemin Alman basını, onu bir yandan disiplin ve düzenin sembolü, öte yandan romantik beklentileri “fazla taktik odaklı” bulan kesimler için bir hedef olarak okudu. Bu çift yönlü algı, Tedesco’nun saha içi-saha dışı dengesini nasıl kurduğunu anlamak açısından önemli bir arka plan sunuyor. Aralık 2021’de RB Leipzig’e geçen Tedesco, takımı orta sıralardan alıp kısa sürede Şampiyonlar Ligi yarışına soktu; Mayıs 2022’de Leipzig, kulüp tarihindeki ilk büyük kupasını (Almanya Kupası) onunla kazandı. Buradaki ana tema, kadro profilini “esnek savunma blokları+hızlı geçişler” ekseninde yeniden ayarlamak ve hücumda akışkanlığa alan açmaktı. Şubat 2023’te Belçika Millî Takımı’nın başına geçen Tedesco, turnuva futbolunun kısa döngülü gerçekleriyle tanıştı. EURO 2024’te Belçika son 16’da Fransa’ya elenirken, sonraki aylarda federasyonla yapılan değerlendirme sonucunda birliktelik Ocak 2025’te resmen sonlandırıldı. Bu kesit, Tedesco’nun millî takım tecrübesini, kulüp düzeyine geri döndüğünde daha pragmatik bir “kaynak-süre-hedef” matematiğine çevirmesi için kritik bir veri havuzu olarak okunmalı. Çalışma felsefesi Tedesco’nun güçlü tarafı, oyuncuyu taktik planın pasif uygulayıcısı değil ortak aklın bir parçası hâline getirmesi. Schalke döneminde verdiği kapsamlı bir röportajda, oyuncuların taktik planlamaya nasıl aktif katıldığına ve “gelişim” fikrinin nasıl somut hedeflere çevrildiğine odaklanıyordu. Bu söylemi, kuşkusuz modern bir metodolojiye dayanıyor: Haftalık mikro döngülerde net olarak kararlaştırılan takım içi roller, sade ama tekrar edilen saha içi prensipleri ve video analiziyle desteklenen karar toplantıları. Tedesco, kulüp ya da millî takım fark etmeksizin “iyi atmosfer”in yönetim piramidinin (futbol direktörü, CEO, başkan) ortak taahhüt üretmesine bağlı olduğunu vurgular. Bu, Türkiye’de sıkça tartışılan “organizasyonel sabır” konusuyla doğrudan ilintili. Zira Türkiye’de teknik direktörlerin başarı-başarısızlık döngülerini hızlandıran unsurlardan biri, yönetim kadrolarıyla yetki ve hedef paylaşımının kısa sürede aşınmasıdır. Tedesco ise karar zincirinde netlik arar; bu netlik sağlandığında, saha içi-saha dışı mesaj birliği oluşur ve oyuncu davranışına doğrudan yansır. Fakat Tedesco’nun bu anlamda Fenerbahçe’de aradığı ortamı bulması elbette kolay değil. Zira Avrupa’da gelebileceği en sorunlu ülkeye geldiğini ve o ülkenin en sabırsız kulübünün başına geçtiğini, bu yüzden işinin hiç de kolay olmayacağının altını çizmek gerek. Taktik çerçeve Tedesco’nun oyunu, esneklik ve disiplin üzerine kurulur. Leipzig’de üçlü-dörtlü savunma geçişleri, blok kompaktlığını bozmadan önde baskıya alan açmak içindi; hücumda ise “hatlar arası bağlantı+dikey hızlanma” kalıpları öne çıktı. Bu yaklaşım, top rakipteyken mesafe yönetimi, top kendisindeyken pas istasyonlarının doğru yükseklikte konumlanması prensipleriyle birlikte okunduğunda anlam kazanır. Belçika’da 4-4-2’yi baz alıp yerleşik hücumda 4-1-4-1’e dönüşen bir yapı kurarken orta blokta opsiyon çoğaltma ve hat kıran paslara koridor açma çabası belirgindi. Bu, Süper Lig’de “yerleşik savunmayı sabırla esnetip bir anda hızlanma” ihtiyacına denk düşen bir felsefe. Özetle Tedesco, yüksek baskı takımı kurmak kadar organizasyon seviyesi yüksek takım kurmayı da bilir. Rest-defence yerleşimleri ve ikinci top hazırlıkları onun setlerinin ayrılmaz parçasıdır. Oyunun “güvenlik şemsiyesi” tüm hücum kararlarının arkasında açıkça hissedilir. Krizlere yaklaşımı Schalke’de yaşadığı zirve ile türbülans arasındaki keskin geçiş, genç bir teknik direktörün olgunlaşma öyküsüydü. O süreçten kalan ders, estetik oyun ile sonuç oyunu arasındaki gerilimin medya ve taraftar dilinde hızla ivme kazanabildiği gerçeğiydi. Belçika’da son olarak yaşadığı, kaleci hiyerarşisi kaynaklı Courtois krizi ve EURO 2024’te son 16’ta elenişleri de onun kamuoyu yönetimi ve soyunma odası iletişimi adına zor sınavlardı. Tedesco’nun bir hayli sabırsız ve hemen sonuç görmek isteyen Fenerbahçe’de bu baskıları nasıl göğüsleyeceği, Türkiye’deki görev süresinin hem niteliğini hem de uzunluğunu belirleyecek. Fenerbahçe’de neler yapabilir? Tedesco’nun Fenerbahçe’ye getirebileceği ilk kazanım yapısal bir netlik olabilir. Özellikle takım savunmasında iki eksenin öne çıkması kuvvetle muhtemel: Ön alan presi: Yüksek presle merkezi kapatıp, rakibi kenarlara doğru oynamaya zorlamak ve topu kalabalık olunan dar alanlara doğru itip orada kazanmayı hedeflemek. Rest-defence sigortası: Hücum ederken oyun rakip yarı sahadaysa, top kaybına karşı arkada ya iki stoperin önünde bir defansif orta saha bırakmak (2+1), ya da üç savunmacıyla bir hat kurup arkayı sigortalamak. Bu iki eksen, Süper Lig’de sıklıkla görülen “geçiş hücumundan gol yeme” riskini düşürürken, hücumda “ikinci top baskısı” ve “kısa mesafede hızlanma” refleksini kalıcı hâle getirebilir. Hücum yerleşimindeyse Tedesco, kanat-iç koridor dengesini titizlikle kurmayı sever. Yarım alan koşuları ile savunma arkasına yapılan rotasyonlu sızmalar (kanat-iç forvet-bek üçgeni) ve ters kanat sekansları, Süper Lig’in blok hâlinde bekleyen savunmalarına karşı etkili çözümler olabilir. Burada kritik olan, ön hattın rakip savunmayı ilk pası nereye zorladığı ve orta sahanın pas açısı üretim kapasitesi olacaktır. Duran toplar konusunda da Tedesco takımları genellikle disiplinli varyantlar üretir; yakın direk koşuları, perdeleme ve ters koşu senaryoları, onun sık başvurduğu kalıplardır. Bu, iç saha maçlarında kilit açıcı bir fark yaratabilir. Leipzig döneminde görülen “kısa-uzun karışımı” korner planları, Fenerbahçe’nin mevcut profilleriyle hızlıca ölçeklenebilir. Sonuç: Fenerbahçe için riskli bir hamle Tedesco takımları, özellikle ilk evrede “yüksek parlaklıkta” görünmeyebilir; amaç, risk kontrolü ve alan dengesini oturtmaktır. Bu yüzden onun futbolunun “fazla planlı” ve “heyecansız” olmakla suçlanma riski, hele ki Türkiye’de bir hayli yüksek. Tedesco, Almanya’da da bu tartışmayı fazlasıyla yaşamıştı; lâkin Schalke’de elde ettiği lig ikinciliği ve Leipzig’e tarihinin ilk büyük kupasını kazandırması, bu metodun sonuç üretebildiğini göstermişti. Dolayısıyla Fenerbahçe’de iletişimin bir ayağı, takımın olumlu yöndeki “performans göstergelerini” kamuoyuyla yalın bir şekilde paylaşmak olabilir. Bu, medya ve taraftarlar nezdinde az görünür saha içi faydaların anlaşılmasını kolaylaştırır. Tedesco’nun gelişi, Fenerbahçe’nin kısa vadede bir oyun stabilizasyonu, orta vadede de esnek bir oyun kimliği edinmesini sağlayabilir. 40 yaşındaki İtalyan teknik direktör, futbolu mistik sırlar yerine tekrarlanabilir prensipler üzerinden okuyan bir isim. Doğru bir projeyle kuşatıldığı ve sabırla korunduğu takdirde, sarı-lacivertlilerin oyununu daha dayanıklı, daha akışkan ve daha öngörülebilir kılabilir. Ama tarihinin en uzun şampiyonluk hasretini yaşadığı bir dönemde, Fenerbahçe ona ihtiyacı olan zamanı verir mi? Bütün mesele bu.
www.evrensel.net
onurozgen.bsky.social
"Mourinho’nun asıl rakibi, karşı kulübenin hocası değil; kendi geçmişi. Ve o geçmiş, güncel oyunun hızına yetişemediğinde kendisine karşı döndü."

Bugün, Evrensel'de.

Okumak için: www.evrensel.net/yazi/97649/m...
Reposted by Onur Özgen
vesaire.press
Ferhan Şensoy’un tiyatrosu, bir yandan Karagöz, meddah, ortaoyunu mirasının canlı damarlarını bugüne taşırken, öte yandan epik anlatı, kabare, absürt ve kara mizah gibi modern biçimlerden beslenen eşsiz bir sahne diline sahipti.
Ruhundan tramvaylar geçen adam: Ferhan Şensoy
Türkiye’de tiyatronun seyrini anlamak çoğu zaman siyasi kırılmaların, kültürel yönelimlerin ve kentsel yaşamın ritmini birlikte okumayı gerektirir. Tanzimat’la başlayan Batılılaşma arzusunun, II. M…
vesaire.press
onurozgen.bsky.social
Dört yıl önce bugün, özlü gizemlere eren Ferhan Şensoy üzerine...

Bugün, BirGün Pazar'da.

Okumak için: www.birgun.net/makale/ferha...
onurozgen.bsky.social
"Türk futbolunda, sorunları içerideki çalışmayla onarmak yerine dışarıdan bir 'kurtarıcı' çağırarak çözme kanaati, her şeyi ele geçirmiş durumda. Oysa futbolda ilerleme, isimlerin değil alışkanlıkların toplamıyla doğar."

Bugün, Evrensel'de.

Okumak için: www.evrensel.net/yazi/97595/t...
onurozgen.bsky.social
"Türkiye’de futbol kulüplerinin en zorlandığı şey, başlangıç değil, devamı yönetmek. Başlangıç için her zaman enerji, dikkat ve kaynak bulunabilir; devam için ise disiplin, ölçüm ve sabır gerekir."

Bugün, Evrensel'de.

Okumak için: www.evrensel.net/yazi/97556/s...
Reposted by Onur Özgen
evrensel.net
Süper Lig’de yeni sezon başladı: Peki tam olarak yeni olan ne?

✒️ Onur Özgen yazdı https://www.evrensel...
Süper Lig’de yeni sezon başladı: Peki tam olarak yeni olan ne?
Türkiye’de her futbol kulübü yeni sezona taptaze bir hikâyeyle girer. Fakat bu hikâyelerin çoğunda ortak bir sorun vardır: Başlangıç noktası, bir önceki sezonun devamı değil, ondan bağımsız bir sayfa gibi kurgulanır. Bunu bir “hafıza kaybı” metaforuyla açıklamak kolay; ancak asıl mesele, kurumların nasıl çalıştığıyla ilgilidir. Türkiye’de futbol kulüplerinin önemli bir bölümü, spor işletmesi olmaktan çok, sürekli güncellenen bir “vaat yönetimi” mekanizması gibi işliyor. Burada vaat yönetimini, baskıyı kısa süreliğine düşüren, görünürlüğü yükselten, hesap vermeyi durmadan erteleyen ve meşruiyeti medyatik başarılara bağlayan bir siyaset tarzı olarak algılayabilirsiniz. Bu yazı, “Neden hep yeniden başlıyoruz?​” sorusuna ekonomik, örgütsel ve kültürel açılardan bakıyor; ardından pratik bir dönüşüm planı öneriyor. Plan değil kampanya İyi yönetilen bir kulüp ile kötü yönetilen bir kulüp arasında somut bir ayrım vardır: Biri plan yapar, diğeri kampanya üretir. Plan, dış koşullar değiştiğinde bile omurgasını koruyan bir dizi kural ve önceliktir; kampanya ise kısa vadeli dikkat çekme çabasıdır. Plan, bir fikri kurumsallaştırır; kampanya, fikri şahıslara bağlar ve sonuç gelmediğinde o şahısları değiştirir. Türkiye’de sezon öncesi kampanyaları, çoğu kulüpte planın yerini alıyor. Bu yüzden de rol yerine isim transfer ediliyor. Kadroya örneğin belirli tipte bir sekiz numara değil de “tanınmış oyuncu” ekleniyor. Takım mimarisi kısa vade odaklı kuruluyor. Teknik direktör ve oyuncuların sözleşmelerine “hemen etki” beklentisiyle büyük teşvikler yazılıyor, “tabela” odaklı performans primi ağırlık kazanıyor. Kadro sirkülasyonu yönetilemiyor. Aynı yaz penceresinde hem omurga hem de yan parçalar aynı anda değişiyor, böylece soyunma odası hafızası kayboluyor. Sonuç da doğal olarak bir sonraki yaz yine “yeniden başlamak” zorunda kalınması oluyor. Karar zinciri kopukluğu Kulüp içindeki karar zincirini dört halka olarak düşünebiliriz: Başkan/yönetim, icra kurulu (CEO/futbol direktörü), teknik ekip ve analitik-performans birimleri. Türkiye’de sorun, bu halkaların aynı hedefe kilitlenememesi. Başkan/yönetim “bu sezon tek hedefimiz şampiyonluk” gibi kampanya diliyle konuşurken; futbol direktörü kadroyu gençleştirmekten bahsediyor, teknik direktör üzerindeki aşırı beklentiler nedeniyle risk alamayan, muhafazakâr, donuk bir figüre dönüşüyor, analitik birim ise sadece rapor verip kenarda kalıyor. Bu kopukluk, her değişimde kurumsal bilginin de değişmesi demek. Oysa iyi işleyen modellerde teknik direktörler gelir gider, ama oyun çerçevesi sabit kalır. Teknik direktör işte bu çerçevenin uygulayıcısıdır, daha doğrusu öyle olmalıdır, bizdeki gibi “kurtarıcı” değil. Transferin psikolojisi: “Daha fazla” yanılsaması Türkiye’de transfer, bir ihtiyaç yönetiminden çok bir duygu yönetimi aracına dönüşmüş durumda. Taraftarın güveni, çoğu zaman transfer sayısı ve isminin büyüklüğüyle ölçülüyor. Yönetimler de bu psikolojiye teslim oldukça, planlı az değişiklik yerine plansız çok değişiklik yapılıyor. “Daha fazla” hareket, “daha iyi” sonuç doğurmuyor; tam tersine, takımın koordine olma süresi uzuyor. Süre uzadıkça sabırsızlık artıyor, sabırsızlık arttıkça yeni değişiklikler tetikleniyor. Kısır döngü böyle kuruluyor. Transferin bir işletme süreci olduğu unutuluyor: Profil tanımı, veri ve gözlem, sağlık ve performans risk analizi, bütçe dengesi, takım mimarisi, rol entegrasyonu… Bu zincir bozulduğunda, transferler bir şova dönüşüyor. Oysa iyi yönetilen kulüpler, transferi bir gösteri nesnesi olmaktan çıkarıp bir ihtiyaç listesi hâline getirir. Taraftar ve iletişim: Bilinmeyene sabır yok Taraftarların sık sık sabırsız olduğu söylenir. Aslında taraftar, belirsizliğe sabırsızdır. Kulüp, sezon başında neyin peşinde olduğunu net olarak anlatabiliyorsa; yenilgiler kıyamet gibi yaşanmaz, galibiyetler de göklere çıkarılmaz. Türkiye’de pek çok kulüp ise planını saklıyor; çünkü hedefleri “gerçekçi” sunduğunda tepkiden çekiniyorlar. Oysa bu sakınma, güvensizliği büyütüyor. Şeffaflık, performansı kendiliğinden artırmaz belki; ama sabır talep etme hakkını üretir. Bu unutuluyor. Medya ekonomisi: Reytingin yan etkisi Futbol medyası da bu döngünün parçası. Spekülasyon, transfer haberleri, kriz dili her zaman dikkat çekiyor; buna karşın futbolun kendisine dair içerikler ise daha niş görünüyor. Kulüpler, gündem yönetimini krizi beslemeden yapmayı başaramayınca, zaten kırılgan olan ortamı daha kırılgan hâle getiriyorlar. Bu, gazetecilikle kavga edilmesi gerektiği anlamına gelmiyor; tam tersine, kulübün kendi stratejisini anlatması, basın toplantılarında teknik-taktik içeriği artırması gerekiyor. Ama tartışmanın çerçevesini kulüp belirlemeyince, boşluğu spekülasyon dolduruyor. Transfer takvimi: Pazar açık diye illa alışveriş yapılmaz Transfer penceresinin Türkiye’de diğer liglere göre daha geç kapanması, bir fırsat gibi görünüyor. Fakat lig başladıktan sonra yapılan ana kadro hamleleri, antrenman periyotlamasını bozuyor, takım içi bütün roller, tüm düzen tekrar yazılıyor. Bu da sezonu, haziran ayında yaptığınız planı revize etmekle geçirmenize yol açıyor. Denetim ve regülasyon Genç oyuncu teşvikleri, harcama limitleri ve lisanslama kriterleri tek başına mucize değildir. Türkiye’de bütün futbol tasarımı baştan hatalı olduğu için, takımlar “kâğıt üzerinde genç” ama sahada sıfır dakika gören oyunculardan geçilmiyor, amaç şaşıyor. Regülasyonun işe yaraması için ölçüm ve yaptırım mekanizması kadar basitlik de önemlidir. Kulüpler, sık değişen kuralları okumak yerine “kurnazlık” aramaya meylediyor. O yüzden bu konuda temel iki ilke gerekiyor: Öngörülebilirlik ve şeffaf puanlama. Kurallar orta vadede sabit kalmalı; kulüpler yatırımını ona göre planlamalı. Hangi aksiyonun hangi ödül/cezayı doğurduğu anlaşılır bir tabloda kamuya açık olmalı. Sonuç: Başlangıcı değil devamı yönetmek Türkiye’de futbol kulüplerinin en zorlandığı şey, başlangıç değil, devamı yönetmek. Başlangıç için her zaman enerji, dikkat ve kaynak bulunabilir; devam için ise disiplin, ölçüm ve sabır gerekir. Sabır, sonuçtan bağımsız kör bekleyiş değildir; planını kamuya açıklamış bir kulübün, o plan doğrultusunda attığı adımları izlemek ve makul süre tanımaktır. Kulübün bir planı varsa, bu plan taraftarın sabrının da zemini olur. Plan yoksa, sabır talebi bir retorikten ibaret kalır. Vaat yönetimi, kısa süreli huzur sağlar; ama kulübü büyütmez. Kulübü büyüten, yılın on ikinci ayında “Bu sezon nereden nereye geldik?​” sorusuna veriyle cevap verebilmektir. Fakat her yaz aynı sorular aynı tonla soruluyorsa ve bu sorulara gerçekçi bir cevap verilemiyorsa, sorun kişilerde değil, yöntemdedir. Yöntemi değiştirmek ise büyük laflardan çok küçük disiplinlerle başlar. Bir kulüp bunları uygulamaya başlayabiliyorsa, yeni sezona “yeniden” değil, artı bir ile başlar. O artı bir, birikmeye başladığında, tesadüfler yerini tekrarlara; tekrarlar ise kültüre bırakır. Kültür oluştuğunda da gerisi gelir. Çünkü en nihayetinde başarı, nasıl başladığınızla değil, nasıl sürdürdüğünüzle ilgilidir.
www.evrensel.net
Reposted by Onur Özgen
vesaire.press
Troçki, 85 yıl önce bugün bir suikastle hayatını kaybetti. 20. yüzyılın koşullarında hareket etmiş, dönemin çelişkilerini yansıtan ama aynı zamanda bu çelişkileri aşmaya çalışan bir devrimciydi.
Troçki’nin mirası
Lev Troçki, hiç kuşkusuz, 20. yüzyılın devrim tarihine damgasını vurmuş en önemli figürlerden biridir. Asker, örgütçü, teorisyen, tarihçi ve polemikçi kimliğiyle hem devrimlerin başarı anlarında he…
vesaire.press
onurozgen.bsky.social
Mecra'da bugün uzun süre sonra bir yazı var. Öldürülüşünün 85. yıl dönümü vesilesiyle bir Troçki portresi...

Okumak için: onurozgen.substack.com/p/trockinin-...