DEVA Partili Elif Esen, "Türkiye ayağa kalkmalı. Bir bebek gibi çaresiz bırakılmış, sakatlanmış bir çocuk için bakanlıklar hesap vermelidir" dedi.

Dilovası'ndaki parfüm deposunda çıkan yangında ikisi çocuk 6 kişi öldü. Kozmetik firmasının sahibi Ali Osman Akat'ın kokain kaçakçılığından 170 yılla yargılandığı ortaya çıktı.

Manisa'da otizmli öğrenciyi merdivende atan müdürün görevden alınmamasına gösterilen tepkiler üzerine valilik, görevden alındığını açıkladı.

Manisa Turgutlu’da Refik Pınar Ortaokulu Müdürü Bekir Güçlü, 13 yaşındaki otizmli öğrenci B.U.U.’yu merdivenden itti. Aile şikâyetçi oldu, açığa alınacağı ifade edilen Güçlü’nünse başka bir okulda gör...

YouTube video by genkichris

Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan değişikliğin ardından ülke genelinden işkence görüntüleri gelmeye devam ediyor. Kars’ta MHP’li belediye çalışanlarının sahipsiz köpeklere kürek ve demir sopalarla ...

Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası (TÖB-SEN), Milli Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan "Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum" (ÇEDES) protokolü kapsamında yürütülen faaliyetlere ilişkin çarpıcı bir rapor yayımladı. 2023-2025 eğitim öğretim yılına ait saha taramasına dayanan raporda, laik eğitim ilkesine aykırı yaklaşık 50 uygulama kamuoyuyla paylaşıldı. Vaizlerden “rehberliğe”, zorunlu cami ziyaretlerine… Cumhuriyet’ten Ufuk Sepetci’nin haberine göre, raporda yer alan örnekler arasında; okul içinde vaizlerin çocuklarla etkinlik düzenlemesi, il müftülüklerinin ders içeriklerine doğrudan müdahalesi, öğrencilere dini içerikli yarışmaların dayatılması, imamların rehber öğretmen gibi görevlendirilmesi dikkat çekti. Bazı okullarda ise “sabır köşesi”, “şükür panosu” gibi dini temalı uygulamalar hayata geçirilirken, mezarlık temizliği, cami ziyareti ve imam eşliğinde sabah namazı gibi etkinliklerin zorunlu hale getirildiği belirtildi. “Bu sadece buzdağının görünen kısmı” TÖB-SEN Genel Başkanı Deniz Ezer, yaptığı açıklamada, raporun yalnızca basına yansıyan uygulamaları içerdiğine dikkat çekerek, “Kapalı kapılar ardında neler yaşandığını bilmiyoruz. Basına düşmeyen çok daha fazla uygulamanın olduğunu tahmin ediyoruz” dedi. Pedagojik formasyonu olmayan kişilerin çocuklarla eğitim faaliyetleri yürütmesinin bu protokol aracılığıyla meşrulaştırıldığını ifade eden Ezer, “Psikolojik danışmanlık ve rehberlik mezunu gençler atama beklerken, vaizler ve Diyanet personeli okullara alınarak bu alan gasp edildi” diye konuştu. “Camide bowling oynatanlar dinin itibarını zedeliyor” ÇEDES’e yönelik eleştirilerin “din düşmanlığı” söylemleriyle bastırılmak istendiğini belirten Ezer, şu ifadeleri kullandı: “Birileri din düşmanı arıyorsa, camide yıl sonu etkinliği adı altında palyaço gezdirenlere, bowling oynatanlara baksın. Bu ülkede sadece Sünni Müslümanlar yaşamıyor. Ortodokslar, Katolikler, Aleviler de bu ülkenin yurttaşı. Kamusal eğitimde tek tip dini dayatmak, laikliğe de demokrasiye de aykırıdır.” ÇEDES protokolünün kamusal okulları “dini propaganda alanlarına” çevirdiğini savunan Ezer, velilere de çağrıda bulundu. “Çocuklarımıza sahip çıkalım” Velilere seslenen Ezer, şunları söyledi: “Çocuklarımıza ve okullarımıza sahip çıkalım. Yasalara ve bilime aykırı projelere karşı okul yönetimlerini denetleyelim. Gerektiğinde dilekçeler verelim, suç duyurusunda bulunalım. Önce çocuklarımızın geleceğine, sonra da ülkemize, laikliğe ve Cumhuriyetimize sahip çıkalım.” Sınıfta Kâbe maketi, şeytan taşlama provası Raporda yer alan bazı örnekler uygulamaların boyutunu gözler önüne serdi. İstanbul Başakşehir’deki TOKİ Kayaşehir Mevlana İlköğretim Okulunda, “adap eğitimi” adı altında çeşitli etkinlikler düzenlendi. Çocuklara “adap dersleri” veren ve Babam Abdülhamit Han kitabının yazarı İkbal Betül Armağan için okulda imza günü organize edildi. Armağan’ın “Kilomla dalga geçen kaynıma nasıl cevap vermeli” ve “Çorba nasıl içilir” gibi içeriklerle tanındığı belirtildi. Bitlis Hizan’daki Nurs Ortaokulunda ise, 7. sınıf öğrencilerine hac ibadetini öğretmek amacıyla sınıfa Kâbe maketi yerleştirildi. Öğrenciler bu maketin etrafında “tavaf” ettirildi, ardından sınıfta “şeytan taşlama” provası yaptırıldı. Öğrencilerin taş fırlattığı hedef ise sınıfın duvarıydı.

Muğla – Kızı 7 yaşındaki S.D.A.'yı, boşanma aşamasındaki erkeğe görüşe 43 dakika geç götürdüğü için 3 günlük zorlama hapis cezası verilen Nazlı Zeynep A.'dan (48) şimdi de velayet alındı. Mahkeme, 4 yıl süren boşanma davasında boşanma kararı vererek, çocuğun velayetinin baba B.C.A.'ya verilmesine hükmetti. 4 yıllık süreçte velayet 4'üncü kez değişti. Kızını gözyaşları arasında teslim eden anne Nazlı Zeynep A., karara itiraz edeceğini söyledi. Muğla'nın Fethiye ilçesinde yaşayan Nazlı Zeynep A. ve B.C.A., 2021 yılında ayrılarak, karşılıklı boşanma davası açtı. Boşanma davası sürerken, mahkeme önce çiftin çocukları S.D.A.'nın geçici velayetini anne Nazlı Zeynep A.'ya, sonra da baba B.C.A.'ya verdi. Fethiye 1'inci Aile Mahkemesi, 20 Aralık 2024'teki duruşmada, çocuğun mahkeme huzurunda dinlenmesine karar verirken, 6 Şubat 2025'te de geçici velayeti tekrar annesine verdi. Baba B.C.A.'nın ise ayda 2 kez kızını görebileceği yönünde hüküm kuruldu. Fethiye Sosyal Hizmet Merkezi Müdürlüğü'nce 13 Şubat'ta hazırlanan sosyal inceleme raporunda, çocuğun kendini net olarak ifade ettiği ve yaşadığı birtakım olaylar nedeniyle babasına gitmek istemediği belirtildi. Raporun sonuç kısmında, baba B.C.A.'nın kızı ile sosyal hizmet uzmanı ya da pedagog eşliğinde görüşmesinin çocuğun menfaatine olacağı belirtildi. Nazlı Zeynep A., Ramazan Bayramı'nın 2'nci günü, Fethiye Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü tarafından belirlenen görüşme yerine kızını 43 dakika geç götürdüğü için 3 günlük 'zorlama hapis' cezasına çarptırıldı. Anne, kızını avukatına bırakıp cezaevine girerek, cezasını çekti. 30 Mayıs'ta Fethiye 1'inci Aile Mahkemesi'nde görülen son duruşmada, S.D.A.'nın mahkeme huzurunda dinlenmesi yönündeki karar kaldırıldı. Çiftin boşanmasına karar verildi ve çocuğun velayetinin de baba B.C.A.'ya verilmesine hükmedildi. 4 yıl süre boşanma davası sürecinde küçük kızın velayeti 4'üncü kez değişti. “Mahkemeye defalarca başvurdum” Nazlı Zeynep A., kızını gözyaşları arasında teslim ederken, karara itiraz edeceğini söyledi. Nazlı Zeynep A., kızının babasıyla görüşmek istemediğini ileri sürerek, "Tam 4 senedir, kızım 3,5-4 yaşından itibaren mahkemeye defalarca başvurduk çocuğumu dinlemeleri için. Mahkemeye kızımın kendini çok iyi ifade ettiğini bildirdim. Çocuğum ısrarla kendisi anlatmak istiyor. Ancak tıpkı soruşturmada olduğu gibi çocuğum susturulmuş. Biz çocuğumun dinlenmesi durumunda bütün gerçekliğin ortaya çıkacağını ve tamamen bu yasal süreçlerin olması gerektiği şekilde ve sağlıkla yürüyeceğini biliyorduk. Ama mahkeme kızımı dinlemeden karar verdi. İtirazımıza yönelik hemen adımlar attık. Şu an iki ayrı bakanlığa başvurmuş durumdayız. Aynı zamanda da itiraz sürecimiz de başlıyor. Söz konusu itiraz işlemleri sonuçlanana kadar en azından çocuğumun korunması adına sosyal hizmetlerin çocuğumu almasını rica ediyorum. Çocuğumun güvenli bir ortamda olduğundan emin olmaya ihtiyacım var" dedi. Nazlı Zeynep A. ayrıca, baba B.C.A. hakkında 2021 yılından itibaren 'Sarkıntılık yapmak suretiyle çocuğun cinsel istismarı', 'Çocuğun cinsel istismarı', '12 yaşından küçük mağdurların cinsel istismarı' suçlarından farklı soruşturmalar yürütüldüğünü, ancak yeterli delil ve emare bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına yönelik kararlar verildiğini ileri sürdü. Nazlı Zeynep A.'nın avukatı Meltem Banko ise "Bu gerek iç hukukumuza, gerek uluslararası hukukun tahammüllerine aykırı bir usul. Dolayısıyla burada çocuğun psikolojisi hiçe sayılarak, çocuğun iradesi hiçe sayılarak mahkeme bir karar vermiş. Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına bakacak olursak hangi durumlarda bir çocuğun velayeti anneye değil babaya verilir? Burada annenin hayasız yaşam sürmesi, yeni bir evlilik yapması, çocuğuna şiddet uygulaması gibi çeşitli başlıklar sayabiliriz. Bunların hiçbiri somut olayda mevcut değil. Yani siz cinsel istismardan soruşturma geçiren bir kişiye tak diye velayeti veremezsiniz. Çocukla babanın yatılı kalmamasına yönelik uzman görüşleri var. 4'üncü kez bu velayet değişiyor. Bu karar karşısında elbette ki istinaf mahkemesine başvuracağız; ama şu anda bu ara dönemde çocuk son derecede yıprandı, yıpranmaya devam ediyor. Biz uzman desteği istiyoruz, uzmanları çağırıyoruz" dedi. (DHA)

20/05/2025 - ABD'de 12 bin civciv Amerika Birleşik Devletleri Posta Servisi'ne (USPS) ait kamyonda terk edildi. Üç gün sonra bulunan civcivlerden binlercesi öldü, kalanlarıysa küçük bir barınakta…

Kayseri'de Coreal Alüminyum işçileri 1 Mayıs'ta çalışmaya zorlandı Mersin Teknopark’taki bir şirkette çalışan Yazılım Uzmanı Mehmet Can Üstül, 1 Mayıs kutlamalarına katıldığı için işe gitmediğini, sonraki gün işe gittiğinde ise darbedildiğini ve işten atıldığını söyledi. Yazılım şirketi ise 1 Mayıs resmi tatil olsa da Üstül’ün izin talebinin reddedildiğini, buna rağmen işe gelmediği için hakkında tutanak tutulduğunu ve iş akdinin feshedildiğini belirtti. Mersin Teknopark’ta faaliyet yürüten şirkette çalışan Yazılım Uzmanı Mehmet Can Üstül, 1 Mayıs’ta işe gitmediğini, 2 Mayıs sabahı iş yerine gittiğinde ise yöneticilerinin kendisinden savunma istediğini anlattı. Savunmasını 17.30’a kadar yazacağını belirterek avukatını aradığını aktaran Üstül, "Savunmamı hazırlarken masamın başında gelip beni işten zorla çıkarmaya çalıştılar" dedi. Ancak savunmasını hazırlaması beklenmeden fiziksel müdahaleye maruz bırakıldığını ifade eden Üstül, olayı şöyle anlattı: "Kollarımdan tutarak, beni zorlayarak, darbederek, tartaklayarak, iş yerinde odaların arasında kovaladılar. Beni 'Artık personel değilsin' diyerek zorla masamdan kaldırıp odaların arasında kovaladılar. En son mutfağa sığındım. Tekrar yakaladılar, kollarımdan tuttular, morarttılar. Ben polisi çağıracağımı söyledim. Polise kamera kayıtlarının silinebileceği şüphesini ilettim. Polis geldi, benden ifade aldı. Olayın nerede, nasıl yaşandığına dair ifade aldı. Sonrasında polislerin isteğiyle dışarı çıktım. Ardından karakola ifade vermeye, sonrasında ise darp raporu almaya gittim. Bana iftirada bulundular. Haksız bir şekilde işten kovdular." “Kasıtlı bir şekilde yaraladılar” Patronların Ensesindeyiz Dayanışma Hattının gönüllü avukatlarından Derya Demir de 2 Mayıs'ta Üstül'ün telefonu üzerine olayla ilgilenmeye başladığını belirterek, "1 Mayıs’ta işe gitmediği için 2 Mayıs sabahı savunmasının istendiğini söylediler. Ben de savunmayı yazacağımı, 10-15 dakika içinde savunmayı göndereceğimi söylemiştim. İki dakika geçmeden tekrar beni aradı. 'Burada galiba saldırı olacak' diye korktuğunu söyledi. Ben de vakit kaybetmeden olay yerine gittim. Gittiğimde polis gelmişti, iş yerinin önünde Mehmet’le görüşüyorlardı. Aynı sırada Teknopark yetkilisi de ne olduğunu öğrenmeye çalıştı. Daha sonra karakola giderek şikayetçi olduk" diye konuştu. Demir, Üstül'ün iki kolunda da morluklar bulunduğuna dikkat çekti. “Resmi tatillerde çalışma konusu tartışmalı" İşçinin resmi tatilde işe gitmemesinin hukuki tartışma konusu olduğunu ifade eden Demir, şunları kaydetti: “Resmi tatilde çalışacağım onayı veren işçinin resmi tatillerde çalışması gerektiği söyleniyor ama şöyle bir durum var; bir-iki yıl önce şirkete geliyorsunuz, önünüze sözleşme konuluyor. Orada hiçbir müzakere şansınız yok. Mecburen kabul ettiğiniz bir şey. İş sözleşmelerindeki beyan açık onay değildir. Velev ki açık onay var ve işçi resmi tatilde işe gitmedi, İş Kanunu çok açık. Ahlak kurallarına aykırılığı düzenleyen maddede işçinin devamsızlığı var. Ama o madde şunu söylüyor: Ya işçi 2 gün üst üstte mazeretsiz şekilde işe gitmeyecek ya ayda toplam 3 defa mazeretsiz olarak işe gitmeyecek ya da resmi tatilden sonraki günde işe gitmeyecek. Örneğin 1 Mayıs'ta resmi tatilde işe gitmedi, 2 Mayıs'ta da gitmezse ancak iş akdi feshedilebilir. Ama Mehmet arkadaşımız 2 Mayıs'ta işinin başındaydı. Yüksek ihtimal, yaka paça çıkarılmasının nedeni devamsızlık tutanağı tutulmak istenmesiydi. Eğer 2 Mayıs'ta işe gelmediğini kanıtlasalardı o zaman haklı fesih olacaktı. Bir günlük devamsızlık fesih sebebi değildir. İş mahkemesine dava açtığımızda kazanacağımızı düşünüyoruz." Patron suçlamaları reddetti Yazılım şirketi yetkilileri ise 1 Mayıs resmi tatil olsa da Mehmet Can Üstül’ün izin talebinin reddedildiğini, buna rağmen işe gelmediği için hakkında tutanak tutulduğunu ve iş akdinin feshedildiğini, Üstül’ün tartışma çıkarması üzerine de polisi kendilerinin çağırdığını iddia etti. (ANKA)

CHP'nin Konya'da düzenlediği ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor’ mitingine heybeyle katılan bir vatandaş, "Heybeyi vereceğiz işte İmamoğlu'na. Bunda turp yok. Adaleti dolduracağız. Köylünün hakkını, çift...

İstanbul Anadolu Adliyesi'nde 17 Nisan’da görülecek duruşmaya çağrı yapan HEVİ LGBTİ+ Derneği: "Cinayetin nefret suçu kapsamında değerlendirilmesini talep ediyoruz."